31 Ekim 2022 Pazartesi

 TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN MADDE İTİBARİYLE KAPSAMI

I.                   Giriş

Taşınmaz mülkiyetinin kapsamı, TMK 718 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TMK. m. 718 “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.” demektedir. Kanun koyucu, taşınmaz mülkiyetinin kapsamına ilişkin TMK. 718 vd. maddelerde, sadece arazi üzerindeki mülkiyete ilişkin kapsamı düzenlemiştir. Bağımsız ve sürekli hakların kapsamı ise taşınmaz irtifakının tesciline ilişkin tapu sicili kayıtlarına göre tespit edilir.[1]

Kat Mülkiyetine tabi bağımsız bölümlere ilişkin düzenlemelerin ise KMK’da yer aldığına yukarıda değinilmişti. Taşınmaz, yani arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamı, kanunda öngörülen hükümlerden de yola çıkılarak, doktrinde yatay, dikey ve maddi kapsam olmak üzere üçe ayrılmıştır[2]. Mülkiyetin yatay kapsamı arazinin sınırlarını, dikey kapsamı arazinin üzerindeki hava ve altındaki arz katmanlarını, madde itibariyle kapsamı ise yatay ve dikey kapsam alanı içinde bulunan malları ifade eder.[3]

II.                TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN YATAY KAPSAMI

Taşınmazlar, taşınırlardan farklı olarak, maddi ve bireysel yönden diğer eşyalardan ayrı bir varlık göstermezler . Bu da arazilerin diğer arazilerden yapay ya da doğal sınırlarla ayrılmasını gerektirir. Bu nedenle doktrinde mülkiyete konu olan arazi, ayırt edici araçlarla sınırları belirlenip ferdileştirilmiş yeryüzü parçası şeklin detanımlanmakta[4], taşınmaz mülkiyetinin yatay kapsamı da bu sınırlara göre belirlenmektedir. Dolayısıyla, sınırlara ilişkin olarak kanunun öngördüğü hükümler çerçevesinde mülkiyetin kapsamı tespit edilmelidir.

TMK m. 719/1’de sınırların nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, taşınmazın sınırları, tapu planları ve arz üzerindeki sınır işaretleriyle belirlenir. Arz (toprak) üzerindeki sınır, taşınmazın yatay sınırını belirleyerek onu diğer taşınmazlardan ayıran, doğal olarak yeryüzünde bulunan göl nehir, tepe, uçurum gibi varlıklar ya da insan yapımı duvar, çit, parmaklık gibi nesnelerdir. Bu bakımdan, toprak üzerindeki sınırın doğal ya da insan yapımı olmasının mümkün olduğu söylenebilir. TMK. m. 719/1’de zikredilen sınır belirleme yöntemlerinden diğeri ise tapu planlarıdır. Tapu planında sınırlar geometrik bir çizgi halinde ve arazi planında gösterilir.[5]Belirtmek gerekir ki, TMK’da öngörülen sınırların tapu planlarına göre belirlenmesi hükmü, sadece kadastrosu yapılmış taşınmazlarda söz konusu olabilir. Zira planın yapılabilmesi için kadastro işleminin tamamlanması ve kadastro haritasının oluşturulması gerekir[6]. Bu nedenle, taşınmaz mülkiyetinin yatay kapsamı belirlenirken tapuya kayıtlı taşınmazlardan kadastrosu yapılmış ve yapılmamış olanlar arasında bir ayrıma gitmek gerekir. Bunun yanında, tapusuz taşınmazlarda sınırın nasıl belirleneceği ayrıca incelenmelidir.

Arazi üzerindeki sınırlar belli değilse, TMK m. 720, arazi malikine sınır belirleme yükümlülüğü getirmiştir. Söz konusu maddeye göre, her arazi maliki, komşusu talep ederse, sınırların belirlenmesi için tapu planlarının düzeltilmesine veya arz üzerine sınır işaretleri konulmasına katkı sağlamak zorundadır. Komşu taşınmaz maliki bu katkıyı sağlamaktan kaçınırsa, kendisi aleyhine sınırın belirlenmesi davası açılabilir[7]. Ayrıca, TBK m.113 kapsamında yapma borcuna bir aykırılık mevcut olduğundan, komşu arazi maliki, alacaklı sıfatıyla sınır işaretleri konulması ediminin kendisi veya üçüncü bir kişi tarafından yerine getirilmesini hâkimden talep edebilir. Bu durumda yükümlülüğünü yerine getirmeyen komşu taşınmaz maliki karşı tarafın uğradığı zararı gidermekle de yükümlü olur.

III.              Taşınmaz Mülkiyetinin Dikey Kapsamı

Dikey kapsam ile kastedilen arazi üstündeki hava ve arzın altıdır.

" Bir kimse, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde arazisindeki hava kapsamında da alt kapsamında da yararlanma ve koruma yetkisine sahiptir. "

TMK 718- Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Yani burada nedir kritere göre kişi arazinin kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstü de kullanır altı da. Öncelikle biz kullanımında yarar olduğu ölçüde havada belli bir raddeye kadar kullanabiliriz yerin altında da belli bir raddeye kadar kullanabiliriz. Buna aktif yetki denir. Koruyucu yetkide de aynı ölçüyü esas alırız. Kişinin arazisinin üzerinden geçen bir hava taşıtı vb cisme onun kullanımının yararını azaltıyorsa müdehale edebilir.

IV.             Taşınmaz Mülkiyetinin Madde İtibariyle Kapsamı

Taşınmaz mülkiyetinin madde ile kapsamından kastedilen; sınırları belirlenmiş olan taşınmazın üzerindeki şeylerden hangilerinin mülkiyetin kapsamında olduğudur. İlgili kanunda geçen"...yapılar, bitkiler ve kaynaklar " [8]ifadeleri ile bunların mülkiyetin kapsamına gireceği açıkça belirtilmiştir. Bir arazi üzerindeki yapılar, bitkiler ve kaynaklar kural olarak bu arazinin mülkiyetinin kapsamındadır.  Bir diğer ifade ile arazinin mülkiyetine kim sahipse bu yapılar, bitkiler ve kaynakların sahibi de bu kişi olacaktır.

A.                Yapılar

Taşınır yapı karakterini taşımayan, kalıcı olmak amacıyla yapılan, arazinin kaderine tabi olan inşaat, yapı olarak ifade edilir. Yapı ifadesi ile kastedilenin inşaat ve sabit yapılar olduğu kabul edilmektedir. Yani taşınmazın mülkiyetine girecek olan yapılar sabit yapılardır. Geçici yapılar, bir süre sonra kaldırılmak üzere konmuş yapılar bu kapsamda taşınmaz mülkiyetinin kapsamında değerlendirilmezler. Özellikle geçici yapılara örnek verecek olursak: kalıcı olmaksızın yapılan büfe, çardak, kulübe ve barakalar örnek gösterilebilir. İşte bunlar taşınmaz mülkiyetinin kapsamında değillerdir. Burada önemli olan arkadaşlar büfe, çardak, kulübe vb. olması değildir. Dikkat edilmesi gereken husu kalıcı nitelikte ve kalıcı olması amacıyla yapılıp yapılmamasıdır. Burada önemli olan inşa edenin bunları geçiciliği hususundaki arzusudur, inşaatların kenarlarında konteynerlar bu konuda örnek gösterilebilir. Eğer bu konteynerlar kalıcı olarak yapılmışsa o zaman mülkiyetin kapsamındadır ve bunlara muhdesat denir. Bu taşınmazın üzerindeki yapılar, bitkiler ve kaynaklar vs. adı muhdesat olarak da kabul edilmektedir.

TMK 718/II'de mülkiyetin kapsamına yapılar, bitkiler ve kaynakların gireceği belirtilmekle beraber 728. maddeye bir atıfta bulunulmuştur. TMK m. 718- Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar.Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.TMK m. 728- Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar, bunların malikine aittir. Bu tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.Y ani; yukarıda bahsedilen hususun yasal düzenlemesi de 728. maddedir. Kanunda "Kulübe, büfe, çardak, baraka vb. yapıların arazinin mülkiyet hakkına sahip olan kişinin mülkiyetinde değil; yapının sahibi kimse onun mülkiyetinde bulunduğu " ifade edilmiştir. Yani kalıcı olmaksızın yapılan yapıların arazi mülkiyetinden bağımsız düşünülmesi gerekmektedir. Bu tür yapılar, eğer kalıcı olarak yapılmışsa tabii ki bunlar da arazi mülkiyeti kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda kabul edilmesi gereken prensip: Arazideki yapıların mülkiyeti, arazinin mülkiyetine tabidir. Arazi üzerindeki bu yapı arazinin bütünleyici parçasıdır.[9]

Kısaca özetlenirse; Bir arazinin üzerindeki yapılar arazinin bütünleyici parçasıdır, bitkiler arazinin bütünleyici parçasıdır ve kaynaklar o arazinin bütünleyici parçasıdır. Ve arazinin maliki kimse kural olarak yasal sınırlamalarla kalmak şartıyla bunların maliki de o kişi olmaktadır.

1.                 Haksız yapı

Bir kişinin bir araziye haldi olmaksızın yapı yapması halleridir. Haksız yapı 3 durumda karşımız çıkar .Bu durumlar :

·         Arazi maliki, başkasının malzemesiyle kendi arazisine kalıcı nitelikte, oranın bütünleyici parçası olacak şekilde yapı yapar.

·         Malzeme maliki, kendi malzemesiyle başkasının arazisi üzerinde yapı yapmış olabilir.

·         Üçüncü başka bir kişi, başkasının malzemesiyle, başkasını arazisine yapı yapmışsa da haksız yapı olarak ifade edilir.

Haksız yapı konusu TMK m 722 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.

Yukarıda 3 madde halinde saydığımız haksız yapının ortaya çıkma şekilleri 3 alt başlık oluşturmaktadır.

 

a)                Yapıyı arazi malikinin yapmış olması

Yukarıdaki 3 madde halinde saydığımız haksız yapı hallerinin ilk maddesi olan, arazi maliki, başkasının malzemesiyle kendi arazisine kalıcı nitelikte, oranın bütünleyici parçası olacak şekilde yapı yaparsa sonucun ne olacağı bu başlık altında incelenecektir.

Arazi maliki bazen haklı olarak, iyiniyetli olarak yani bu malzemelerin kendisine ait olduğunu düşünerek, kendi malzemesi olduğunu düşünerek başkasının malzemesini alıp kendi arazisine bir yapı yapmış olabilir. Yahut tam tersi bilerek ve isteyerek de yapmış olabilir Sonuçta kendisine ait olmayan veya kullanmaması gereken malzemeyi kullanarak bir haksızlık meydana getirmektedir.

Arazi malikinin, başkasının malzemesiyle kendi arazisine yapı yapması durumunda uygulanması gereken kural, arazi üzerindeki bu yapının arazinin bütünleyici parçası olduğu ve arazinin mülkiyetine tabi olduğudur. Bu durumda çözülmesi gereken bir sorun ortaya çıkmaktadır. Kişi başkasının malzemelerini kullanmış, kendi arazisine yapı yapmış ve sonuçta yasa gereği bu yapının mülkiyeti de kendisine geçmiş ise bu durumda ilk olarak karşımıza malzeme malikinin hakları çıkar. Malzeme malikinin üç hakkı söz konusudur :

(1)             Malzemenin sökülerek geri verilmesi talebi

Malzeme maliki, eğer aşırı zarara yol açmıyorsa ve mümkünse bütün masrafları arazi malikine ait olmak üzere malzemelerin sökülüp, kaldırılıp kendisine verilmesini talep eder.Malzeme malikinin ilk olarak talep hakkıdır. Örnek üzerinden açıklamamız gerekirse malzeme maliki, bu talebi yalnızca bu haksız yapıyı yapan malike karşı veya onun külli haleflerine karşı ileri sürebilir. Eğer bu sırada (A) bu taşınmazı bu haliyle tutup (C)'ye devrederse, (C)'de iyiniyetli ise bu durumda (C)'ye karşı (B) bu hakları ileri süremez. Çünkü TMK 1023 bu durumda devreye girmektedir. (B), talep edeceklerini (C)'ye karşı ileri süremez. (B), talep edeceği hakları o ilk haksız yapıyı yapan malike karşı ileri sürebilir.

Malzemelerin sökülüp kaldırılmasının aşırı zarara yol açmaması gerekir. Eğer aşırı zarara yol açıyorsa o zaman bu talep istenemez. Bu durumu somut duruma göre değerlendirme yapılmalıdır.

(2)             Tazminat talebi

Malzemeler eğer ki sökülüp kaldırılamıyorsa veya malzemelerin sökülüp kaldırılması aşırı bir zarara sokuyorsa sökülüp kaldırılması talep edilemez . Bu durumda malzeme maliki tazminat isteyebilir. Öncelikle, malzeme malikinin isteyeceği tazminat, haksız yapıda kullanılan mallarının değeridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; Malzeme malikinin isteyeceği tazminat miktarı tespit edilirken bu arazi malikinin iyiniyetli olup olmaması dikkate almamız gerekmektedir. Şayet arazi maliki iyiniyetli ise ( Yani arazi malikinin buradaki iyi niyetinden kasıt bu malzemelerin kendisine ait olduğunu düşünmesidir veya bu malzemeleri kullanma yetkisine sahip olduğunu düşünmesidir. ) bu durumda iyiniyetli arazi maliki, malzeme malikine ancak uygun bir tazminat vermelidir. Uygun tazminattan kastedilen ise özellikle haksız yapıda kullanılan malzemenin değeridir. Malzemenin değerinin verilmesinin yeterli olacağı öngörülmüştür.

Bazı hallerde hakim tazminatta indirim de artırım da yapabilir. Asıl olarak arazi maliki iyiniyetli ise tazminatın miktarı malzemenin değeridir. Hakimin artırım yapabileceği durumlara bir örnek verecek olursak : Değeri düşük olan malzeme ile yapılan yapıdan çok yüksek kazanç elde edilmesi durumunda kazanç- malzeme değeri oranı çok yüksek çıkarsa hakimin takdiri ile tazminat miktarı artırılabilir. Tam tersi bir durum da olabilir.Böyle bir durumda da arazi maliki iyiniyetli ise hakim indirime gidebilir.

Arazi maliki kötü niyetli ise, malzeme malikinin bütün zararlarını karşılamakla yükümlü tutulabilir. Yani arazi maliki bu malzemenin başkasına ait olduğunu bilerek bunları kullanmışsa : malzemenin, malzeme malikinin elinden alınması neticesinde meydana gelen zararlar, kazanç kayıpları varsa, kardan mahrumiyet varsa vb. zararları, yapıda kullandığı malzemenin değeri ile birlikte kötün iyetli arazi malikinden, malzeme maliki talep edebilecektir.Yani  iyiniyetli olup olmaması ödenecek tazminat miktarının belirlenmesinde ve bir de biraz sonra söyleyeceğim mülkiyetin geçişinde önem arz etmektedir. Bu haklar mevcut arazi malikine ya da külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Arazi bu arada üçüncü bir kişiye devredilmişse bu üçüncü kişiden tazminat talep edilemez.

(3)              Arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesi talebi

Bu durumun belirli şartları bulunmaktadır :

·         Malzeme maliki malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep etmemiş olacak. Veya talep edilmesine rağmen reddedilmiş olmalıdır.

·         Tazminat talep etmemiş olmalıdır.

·         Malzeme maliki iyiniyetli olmalıdır. ( Yani malzeme maliki, malzemenin, arazi maliki tarafından haksız olarak kullanıldığını bilmemeli ve bilmesi de gerekmemeli, bu durumu öğrendiği zaman derhal müdahale etmelidir. Malzeme maliki bu durumu bilmemesine rağmen sonradan öğrenmiş ise ve buna ses çıkarmamışsa iyiniyetli sayılmaz )

·         Yapılan yapının değeri arazinin değerinden açıkça fazla olacak.

Malzeme maliki iyiniyetli ise ve malzeme malikinin malzemesiyle yapılan yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazla ise malzeme maliki bu arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesini talep etme hakkına sahiptir. Bu talep, kişinin mülkiyetin kendisine geçirilmesine yönelik talebi yenilik doğurucu bir hak olarak kabul edilir. Ve bunu talep ettiğinde artık arazi malikinin mülkiyeti devir borcu altına girdiği kabul edilir. Yani bu mülkiyeti devretmesi gerekir. Eğer bunu devretmezse malzeme malik dava açar ve mülkiyetin kendisine geçirilmesini sağlar. Ekstra bir sözleşme yapmaya gerek bulunmaz.

Özetlememiz gerekirse: Yukarıda 4 madde halinde saydığımız şartların gerçekleşmesi ile malzeme maliki, arazinin mülkiyetinin uygun bir tazminat karşılığında kendisine geçirilmesi hususunda yenilik doğuran bir hakka sahip olacaktır. Malzeme malikinin, arazi malikine yönelteceği tek taraflı bir beyanla, arazi maliki arazinin mülkiyetinin malzeme malikine devretmek, malzeme maliki de buna karşılık uygun bir tazminat ödemek borcu altına girmektedir. Eğer taraflar bu hususta anlaşamazlarsa, malzeme maliki arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesi için bir dava açacaktır. Arazinin mülkiyeti, mahkeme kararının kesinleşmesiyle geçer ve yapılacak tescil açıklayıcı hüküm ifade eder.

Bu hususlar TMK'nın 722 ve 723 maddelerince düzenlenmiştir. TMK m. 722- Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki [10]yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur.

Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir.

Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.

TMK m. 723- Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. -

Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hâkim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir.

’Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir

Bu konu hakkında doktrinde tartışmalı noktalar bulunmaktadır. İlk görüşe göre malzeme malikinin burada seçimlik hak, yenilik doğurucu hakka sahip olduğu kabul edilmektedir.  Bir diğer ifadeyle, malzeme maliki bunlardan birini seçmişse artık diğerlerini seçemez. Eğer mümkün değilse seçtiği hak diğerlerini tekrar seçebilir. Eğer sökülüp kaldırılmasını talep etmiş ama bunun mümkünatı yok ise ;  malzeme maliki diğer seçimlik haklarını seçebilecektir. Uygulamada malzeme malikinin sökülüp kaldırılması talebi reddedilirse mahkemece bu talebin uygun bir tazminat olarak giderilmesine karar verilir. Bu uygulamanın yanlış olduğu hususunda bir tartışma bulunmaktadır. Mahkeme sökülüp kaldırılma talebini reddettiği zaman mahkemenin bu red kararma müteakip uygun tazminat kararı vermesinin yanlış bir uygulama olduğu yeni talebin ayrıca bir dava açılarak görülmesi gerektiği savunulmaktadır.

b)                Yapıyı malzeme malikinin yapmış olması

Bir kişinin kendi malzemesiyle başkasının arazisine yapı yapması uygulamada en çok karşılaşılan haksız yapı türüdür. Bir kimse kendi malzemesiyle hiç bir hukuki ilişkiye dayanmaksızın başkasının arazisi üzerinde yapı yapmışsa, burada bir haksız inşaat olduğu kabul edilir, malzeme maliki bir haksız inşaata imza atmıştır burada ve bu durumda arazi malikinin çeşitli talep hakları vardır.

Örneğin bu malzeme sahibi bir (B) şahsı; arazi sahibi (A) şahsı olsun. (B), kendi malzemeleriyle bir yetkisi ya da hakkı olmaksızın (A)'nm arazisi üzerine bir yapı yaparsa, bu malzemeler her ne kadar (B)'ye ait olsa da yapılan o yapı arazi sahibi (A)'ya aittir. Bu sonuca "Arazinin altındaki ve üstündeki yapılar, bitkiler ve kaynaklar o arazinin bütünleyici parçasıdır ve arazinin mülkiyetine tabidir " kuralından hareketle ulaşılır.

Bir kimse kendi malzemesiyle hiç bir hukuki ilişkiye dayanmaksızın başkasının arazisi üzerinde yapı yapmışsa, arazi malikinin çeşitli talep haklan vardır :

(1)             Arazi malikinin malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep hakkı

Bu durumda ilk olarak arazi maliki malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep eder. Malzeme maliki tarafından yapılan yapı, arazi malikinin rızası olmaksızın yapılmış olup, malzemenin sökülüp kaldırılması aşın zarara yol açmıyorsa arazi maliki , masrafları yapıyı yaptıran malzeme malikine ait olmak üzere malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep edebilir.Belirtilen şartlardan birinin yokluğu, arazi malikinin bu talebi ileri sürmesin engeller.

Yukarıda bahsedilmiş olan aşırı zarara yol açmaktan kasıt, o yapının kaldırılmasıyla arazi malikinin elde edeceği menfaatle; yapının kaldırılmaması, bulunması halinde korunacak ekonomik denge güdülecek, hangisi daha ağır basıyorsa ona göre değerlendirileceğidir

Yargıtay bir kararında  " Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine bütünleyici parça niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılmaz. Bu nedenle yapı sahibinin hakları imar parseli malikine karşı korunur "[11]ifadesine yer vermiştir. Yani bu kişi normalde kendi arazisi olduğunu düşünerek buraya yapıyı yapmış ama sonrasında idare İmar Kanun m.18 çalışması neticesinde parçalayıp parselleri kişilere dağıtmıştır. İşte bu durum neticesinde o şahsın yapı yaptığı kısım başkasına geçmiştir. Burada kişi kusurlu değildir. İdari bir kararla bu durum oluşmuştur . İdari bir kararla bu durum oluştuğu için yapı sahibinin hakları imar parseli malikine karşı yani yapının haklarının sahibi sonradan arzın maliki olan kişiye karşı haklarını ileri sürebileceği düzenlenmiştir.

(2)             Malzemenin sökülüp kaldırılmaması halinde malzeme malikinin tazminat talebi

Arazi maliki, malzemenin sökülmesini talep etmediği veya talep edemediği takdirde, malzeme maliki, arazi malikinden her halde tazminat talep etme hakkına sahiptir.

Yapıyı yapan malzeme maliki başkasının arazisine yapı yapmış ve malzemenin sökülüp kaldırılması mümkün değil ise hukuk hakkaniyeti sağlamaya çalışır. Sonuç olarak malzeme maliki başkasının arazisine bir yapı yapmış ama üzerinde hak sahibi değil ise arazi malikinden bir tazminat talep edebileceği öngörülmüştür. Ancak bu tazminat miktarı belirlenirken malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre durum değişir.

Eğer malzeme maliki iyiniyetli ise talep edeceği tazminat: emeği ve malzemenin değeridir. Burada tazminatı hesaplarken sökülüp kaldırılamayan, sabit olan malzemenin değeri dikkate alınacaktır. Eğer sökülüp kaldırılabiliyorsa, sabit değilse ; bunlar tazminat hesaplanırken dikkate alınmaz . Eğer gibi malzeme maliki iyiniyetli ise bu durumda uygun bir tazminat talep etme hakkına sahiptir ve bu uygun tazminat emek ve malzemenin değerini ihtiva eder.Malzeme maliki, yapıyı yaptığı arazinin başkasına ait olduğunu bilmiyorsa ve bilmesi gerekmiyorsa veya arazinin başkasına ait olduğunu bilmekle beraber arazide yapı yapmasına malikin sarih veya zımni rızası mevcutsa ve malzeme maliki böyle bir rızayı mevcut farz etmekte haklıysa iyiniyetlidir. Aksi hallerde kötü niyetli olarak addedilmektedir.

Îyi niyet hususunda uygulamadan örnek vermemiz gerekirse:

Tapulu yere hiç bir hakka dayanmadan giren kimsenin iyiniyetli olarak kabulü imkansızdır. Yani şimdi başkasının arazisine hiç bir hakka dayanmadan yapı yapan kişi bu durumu bilmediğini iddia edemez. İyi niyeti sağlayan da bir sebep olmalıdır . Burada beni iyin iyete götüren şey sözleşme yapılması, birinin buraya yapı yap vb. demesi gibi durumlardır.

Yine tapulu taşınmaz malın paydaşlarından bir kısmı tarafından harici senetle başkasına satılmış olması halinde, paydaşların tamamının muvafakatini almadan yalnız kısmi satışa dayanarak bu arsa üzerine bina inşa eden İtişinin iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Haliyle paydaşlarsa hepsinin birlikte bu işlemi yapmış olmaları gerekir. Bir kısmının yapmış olması yapıyı yapanı iyiniyetli hale getirmez.

Eğer malzeme maliki kötü niyetli ise : Yani söz konusu arazinin başkasına ait olduğunu biliyor ya da bilmesi gerekiyorsa, böyle bir durumda arazi malikinin vereceği tazminat : malzemesinin en az değerini, yani arazi maliki için farz edilen sübjektif değeri geçmeyebilir. Yani kişi kötü niyetli ise, tazminat ödenmeli ama burada malzemenin en az değerini geçmemelidir. Özellikle arazi maliki için o yapının ya da malzemenin sübjektif değeri de dikkate alınması gerekir.Malzeme maliki lehine tazminat hükmedebilmek için, onun bu yönde talebi olması gerekmektedir.

(3)             Arazi malikinin ve malzeme malikinin arazinin mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesi talebi

 (A)'nın arazisi üzerine (B) yapı yapmış ise: Burada arazinin mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesini malzeme maliki kendisi isteyebileceği gibi arazi maliki de talep edebilir. Bu hak da yine yenilik doğurucu haktır. Yani, yapının değeri arsanın değerinden açıkça fazla ise, gerek iyiniyetli arazi maliki gerekse iyiniyetli malzeme maliki uygun bir tazminat karşılığında arazinin tamamının ya da yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesini talep hakkına sahiptir. Arazi malikine de mülkiyetin malzeme malikine geçirilmesini talep yetkisi tanınması, arazi malikinin hiçbir rızası olmaksızın malzeme malikinin yapıyı yapması daha sonra da malzeme malikine tazminat ödemesi zorunluluğunu ortadan kaldırmak içindir. Arazi maliki böylelikle tazminat ödemeyeceği veya ödeyemeyeceği hallerde, arazinin mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesini talep edebilecektir.

Bu durumun şartları:

·         Malzemenin sökülüp kaldırılması talep edilmemiş olmalıdır.

·         Tazminat talep edilmemiş olmalıdır.

·         Mülkiyetin geçirilmesini talep eden kişi iyiniyetli olmalıdır.

·         Yapının değeri, arazinin değerinden açıkça fazla ise bu durumda arazi maliki ya da malzeme maliki arazinin mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesini talep edebilirler.

İyi niyet hususunda bir kaç örnek vermek gerekirse: Görevli memurun sözlerine itibar ile memurun arazide gösterip tespit ettiği yere binasını yapmış olanın bu durumu iyiniyetini gösterir.

Eğer kişiye sahte vekaletname ile arazi satıldıysa. Arazi o kişinin adına da kaydedilmiştir. Ama kişi onun sahte vekaletname olduğunu bilmiyorsa ve o araziye yapı yaptıysa. Sonradan vekaletnamenin sahte olduğu ortaya çıktı ve tapu iptal edildiyse. îşte burada bir haksız inşaat vardır ve kişi burada iyiniyetlidir!

c)                 Yapıyı bir üçüncü kişinin yapmış olması

 

Bu başlık altında başkasının arazisine üçüncü kişi başkasının malzemesiyle bir yapı yaparsa ne olacağını ,yani (C), (B)'nin malzemesiyle (A)'nm arazisi üzerine yapı yaparsa ne olur onu inceleyeceğiz. Burada ilk olarak arazi malikinin haklarının incelenmesi gerekir.

(1)             Arazi Malikinin Hakları

Yapı arazi malikinin rızası bulunmaksızın yapılmış olup da malzemenin sökülüp yapının kaldırılması aşırı zarara yol açmıyorsa arazi maliki gideri yapıyı yapana ait olmak üzere malzemenin sökülüp yapının kaldırılmasını talep edebilir. Hatta yapı malzeme malikinin rızasıyla yapılmışsa arazi maliki yapının kaldırılması masraflarını ondan talep edebilir.

Rızası yokken yapılan inşaatın kaldırılamadığı hallerde arazi maliki bu yüzden bir zarara uğrarsa bu zararını vekaletsiz iş görme hükümlerine veya haksız fiil hükümlerine göre yapıyı yapana tazmin ettirebilir.

Yani yukarıdaki örneğimize atıf yapacak olursak : (A), bunun kaldırılmasın isteyebilir. Bunun masrafları normalde (C)'ye aittir. Ama buranın yapılmasına malzeme malikinin rızası varsa arazi maliki masrafları malzeme malikinden de isteyebilir. Bunun kaldırılması mümkün değilse ama araziye de zarar vermiş ise (A), yapıyı yapandan vekaletsiz iş görme hükümlerine veya haksız fiil hükümlerine göre tazminat isteme hakkına sahiptir.

Burada malzeme malikinin hakları da söz konusu olur; kişinin malzemeleriyle gidilmiş başkasının arazisine yapı yapılmış ve bu onun bütünleyici parçası olmuş ve bunun mülkiyeti de (A)'ya geçmiş. Bu durumda malzeme malikinin de hakları bulunmaktadır.

(2)             Malzeme Malikinin Hakları

Malzeme malikinin hakları 2'ye ayrılır.

·                    Yapı arazi malikinin rızasıyla yapılmış ise ve kaldırılması da aşırı bir zarara yol açmıyorsa malzeme maliki malzemenin sökülüp yapının kaldırılmasını talep edebilir. Malzemenin sökülüp kaldırılmasının talep edilemediği hallerde ya da böyle bir hakkın olmadığı hallerde, yapı arazi malikinin rızasıyla yapılmışsa; malzeme maliki ona karşı az önce saydığımız hakları yani tazminat ya da mülkiyetin kendisine geçirilmesini talep edebilir.

·                    S Yapı arazi malikinin rızası olmadan yapılmış ise yani (C), (B)'nin malzemeleriyle (A)'nm arazisi üzerinde yapı yapmış ve buna (A)'nın da rızası yoksa böyle bir durumda malzeme maliki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tazminat isteyebilir; iyiniyetli olması halinde TMK 724, yani bu mülkiyetin geçirilmesini talep etme hakkından da yararlanabilir. Arazi malikinin de rızası olmasa da sonuçta arazi sahibi yapılan bu yapıyla birlikte sebepsiz zenginleşmiştir ; durup dururken bir yapı sahibi olmuştur. Bu sebeple arazi malikinin rızası yoksa malzeme maliki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tazminat ister. Malzeme maliki ayrıca haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tazminat da talep edebilir. Sonuçta kişi malzemelerini almış, kullanmış ve onu bir zarara uğratmıştır.

d)                Yapıyı Yapanın Hakları

Eğer yapıyı yapan arazi malikine karşı onun inşaata rızası varsa vekalet, rızası yoksa vekaletsiz iş görme hükümlerine göre taleplerde bulunabilir denilir. Yani  : (A), (C)'ye yapımn yapılmasında rıza göstermiş, (C) de bu yapıyı yaparken (B)'nin malzemeleriyle yapmış. Bu durumda (C), sanki vekilmiş gibi vekalet sözleşmesine göre (A)'dan taleplerde bulunabilir. Ücret vs. (A) burada rıza göstermemiş olsa dahi burada da (C) yetki almadan onun adına iş yapmış gibi gözüküyor işte o zamanda da vekaletsiz iş görme hükümlerine göre taleplerde bulunabileceği öngörülmüştür.

Aslında temelde şu  durumda ortaya çıkar:

·         Arazi sahibi başkasının malzemesiyle yapmış olması

·         Malzeme malikinin başkasının arazisine yapı yapmış olması

·         Yapıyı bir üçüncü kişinin yapmış olması

Burada talep edilecek şeyler de aynıdır.

·         Mümkünse malzemelerin sökülüp kaldırılması

·         Bu mümkün değilse tazminat

·         Mülkiyetin geçirilmesini kişiler talep edebilir.

Taşınır yapılar, Üst Hakkı, Mecra Hakkı, Taşkın Yapılar: TMK 718/2'de düzenlenen kuralın istisnalarını oluşturmaktadırlar.

Üstünde durulması gereken bir diğer husus ise teknik kavram olarak muhdesat denilen kavramdır. Muhdesattan kasıt aslında arazinin üzerinde bulunanlardır. Örneğin kişinin bir yapım var kendi arazisi üzerinde. İdari bir kararla ( İmar md. 18) bölünüyor parçalanıyor kişinin yapısının üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyeti idari kararla başka birine geçiyor. İşte burada o yapının maliki Yargıtay kararına göre [12]halen o kişinindir ve bu 718/2'nin bir istisnasını oluşturmaktadır, kişinin muhdesatı burada  yaptığı yapıdır. Muhdesat ağaç, yapı vb. olabilir. Muhdesat tespiti kadastro sırasında yapılmalıdır. Kadastro yapıldıktan sonra benim muhdesatım vardı iddiasında bulunulamaz.

Bu konunun istisnaları ise:

(1)             Üst Hakkı

Üst Hakkı sınırlı ayni haktır.[13] Bu Üst Hakkı bir TMK'nın 726. maddesinde düzenlenmiştir ki bu 718/2'ni istisnası olarak düzenlenmiştir. Bir de daha ileride 826 ve 836. maddelerde düzenlenmiştir. İnşaat Hakkı olarak da bilinen ' Üst Hakkı ', İrtifak Haklarından sayılıp kısaca bir başkasına ait olan bir araziye inşaat yapmak ya da inşaatı yapılmış bir yapıyı elde tutmak olarak söylenebilir. Bir irtifak hakla olan üst hakkı, başkasına ait arsada inşaat yapmak veya mevcut inşaatı yerinde tutmak hakkını verir. Açıklamamız gerekirse, üst hakkı ile arazinin mülkiyeti malikte kalır ancak araziye inşa edilen taşınmaz irtifak hakkı sahibinin kabul edilir.[14]

Medeni Kanunun 726. maddesine göre Üst Hakkı , başkasına ait bir yerin üstüne , altına , içerisine inşaat yapmak veya inşaatı bitirilmiş bir yapının elde tutma yetkisini veren bir irtifak hakkıdır.

Üst hakkına almış kişinin üstüne yapmış olduğu yapı , arsanın bütünleyici bir parçası olmaz.

Üst hakkının geçerli olduğu süre boyunca , arsanın sahibini ( maliki ) ve üzerinde bulunan yapının sahibi ( maliki) farklı kişiler olmaktadır.

TMK m. 726.- Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur.

Bir binanın başlı başına kullanılmaya elverişli bağımsız bölümleri üzerinde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulması, Kat Mülkiyeti Kanununa tâbidir.

Bağımsız bölümler üzerinde ayrıca üst hakkı kurulamaz.

TMK 726/1deki istisnaya göre  bir arazi üzerinde (A), (Ü)'ye üst hakkı tanımış ve bu üst hakkına dayanılarak bir yapı yapılmış veya var olan bir yapı var ise, eğer böyle bir üst hakkı tanınmışsa bu yapının sahibi irtifak hakkı sahibidir yani (Ü)'dür. Arazinin sahibi (A)'dır. Bu bağlamda üst hakkı ,kuralımızın istisnası olmuştur. Eğer bir kişiye bir arazi üzerinde üst hakkı tanınarak yapı yaptırılmış ya da var olan yapıyı kullanma hakla tanınmışsa, bu yapının mülkiyeti üst hakkı süresi boyunca o irtifak hakla sahibine aittir yani üst hakkı sahibine aittir. Arazi ise yine arazi malikinin mülkiyetine tabidir.

TMK 726/2'ye göre ise eğer bir bina varsa bu binanın her bağımsız bölümünde kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulabilir. Yani bir binanın bağımsız bölümünde ,tek tek daireler ya da dükkanlar üzerinde ayrıca üst hakkı kurulamaz.

Üst hakkı bir sınırlı ayni haktır. Düzensiz bir kişisel haktır. Kanun maddesi üzerinden gidelim

TMK md. 826.- Bir taşınmaz maliki, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilir.

Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer.

Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir.

Kanuna göre arazi sahibi 3. kişiye bu hakkı tanıyarak ya bir yapıyı yaptırıp onu kullandırabilir; ya da var olan yapı üzerinde kullanma ya da yararlanma hakla tanır. İşte bu şekilde bir yapı yapıldığında ya da var olan yapı üzerinde üçüncü kişiye bir üst hakkı tanındığında o üçüncü kişi üst hakkı süresi boyunca o yapının maliki olur .

Üst hakkı bir sınırlı ayni hak olduğu için ve taşınmazlarla ilgili olduğu için bir taşınmaz üzerinde üst hakkı kurulabilmesi için resmi bir sözleşme ve tapu siciline tescil yapılması gerekmektedir. Üst hakkı ancak bu şekilde kurulur.

Üst hakkı yapı üzerinde o kişiye oranın maliki gibi kullanma yararlanma hatta tasarruf etme yetkisi tanır TMK 826/2 : "...Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer" Hüküm bu. Yani İlk baştaki örneğimize atıf yapacak olursak : (Ü), bu yapı üzerindeki üst hakkından kaynaklanan hakkını (C)'ye devredebilir. (C), (D)'ye devredebilir. Tabi aksi kararlaştırılmamışsa. Yahut üst hakkı sahibi yaşamım yitirirse bu hak mirasçılarına geçer.

Üst hakkı tüzel kişiler için en fazla 100 yıl için kurulabilir.

Üst hakkı dediğim gibi taşınmazlar üzerinde kurulabilir.

Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde üst hakkı kurulamaz! Ancak bir binanın ya da yapının tamamı üzerinde üst hakkı kurulabilir.

Üst hakkı sona erdiğinde üst hakkı sahibinin kural olarak herhangi bir bedel talep etmeden yapıyı bırakıp gitmesi gerekir. Üst hakkı bu bağlamda yap-işlet-devret modelinin temelini oluştur. Tabi bunun aksi kararlaştırılabilir. Eğer böyle üst hakkı sahibine bedel alacağı kararlaştırılmışsa üst hakkı sahibinin kanuni ipotek hakkı olacaktır. Örneğin (A), (B)'ye üst hakkı tanımış ve üst hakkı sahibine bedel alacağı kararlaştırılmış. îşte kararlaştırılmasına rağmen (A) bu bedel alacağını üst hakkı süresinin sonunda (B)'ye vermemişse (B), bu alacağına karşılık bu yapı üzerinde ipotek tescil ettirebilir.Bir şeyin üst hakkına konu olabilmesi için toprağa doğrudan doğruya bağlı ve sabit yapı olması gerekmektedir.[15] Altında da olabilir; üstünde de.

(2)             Mecra Hakkı

Sınırlı bir ayni hak olan mecra hakkı da 727'de düzenlenmiştir. Mecra doktrinde [16]tanımlanmıştır "Kuvvetle maddelerin taşıma ve dağıtımına yarayan teknik tesisat."  Şeklinde tanımlanmıştır. Mecra, elektrik, gaz ve su gibi şeylerin iletilmesine hizmet eden tesisler için kullanılan bir terimdir.

TMK m. 727.- Su, gaz, elektrik ve benzerlerinin mecraları, işletmenin bulunduğu taşınmazın dışında olsalar bile, aksine bir düzenleme olmadıkça o işletmenin eklentisi ve işletme malikinin malı sayılır.

Komşuluk hukukunun gerektirdiği hâller dışında bir taşınmazın böyle bir mecra ile aynî hak olarak yüklenmesi, ancak bir irtifak hakkı kurulması suretiyle olabilir.

İrtifak hakkı, mecra dışarıdan görülmüyorsa tapu kütüğüne tesciliyle, dışarıdan görülüyorsa noterce düzenlenecek sözleşmeye dayanılarak mecranın yapılmasıyla doğar.

Kanuna göre bu tesisatlar, üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyetinin kapsamında değildir. İşletme kiminse onun eklentisidir ve onun mülkiyetindedir.

(3)             Taşkın Yapı

Taşkın yapı TMK'nın 725. maddesinde düzenlenmiştir.

TMK m. 725.- Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.

Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.

Bir taşınmaz üzerinde var olan yapıların, o taşınmazın bütünleyici parçası olma kuralına getirilen diğer bir istisna da, başkasının arazisine taşan yapının, asıl yapının bütünleyici parçası olma halidir. Bu hale taşkın yapı denir. Taşan inşaat, üzerine taştığı arsanın değil, asıl inşaatın yapıldığı arsanın bütünleyici parçası sayılır.

Taşma, inşaatın temelinde olabileceği gibi, balkon ve saçaklarda da olabilir. Kural olarak, arazi maliki arsasına taşan yapıya katlanmakla mükellef değildir.

Ancak yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa ya da bulunmuyorsa farklı düzenlemeler söz konusu olur.

(a)             Taşkın inşaatı yapanın bir irtifak hakkına dayanması:[17]

Arazi maliki, diğer arazideki yapının kendi arazisine taşmasına izin vermişse yani, yapıyı yapan malik, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa: Taşan kısım yapı malikinin mülkü olur. Bir diğer ifâdeyle, yapı sahibine ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.

Burada kast edilen irtifak hakkı, taşılan arsa üzerinde inşaat yapma haklcı veren bir ayni haktır.

(b)            Böyle bir irtifak yoksa:[18]

Yani arkadaşlar diğer bir ifadeyle arazi maliki yapının taşmasına izin vermemişse: Zarar gören malik, taşmayı öğrendiği tarihten itibaren başlayarak 15 gün içinde itiraz edebilir. Bu itirazla taşan kısmın kaldırılması istenebilir.

Arazi maliki itiraz süresini geçirirse, aynı zamanda durum ve koşullarda haldi gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için;

·         Kendi lehine bir irtifak hakkı kurulmasını veya

·         Bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetin kendisine devredilmesini talep edebilir.

Rıza yoksa ya da irtifak hakkı kurulmamışsa: O zaman TMK725/2’e göre : Bu arazisine taşırılan kişi , bu taşkınlığı öğrenmesinden itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmesi gereklidir. Eğer 15 gün içinde itiraz etmemişse, durum ve koşullar da haklı ise ve taşkın inşaatı yapan kimse iyiniyetli ise bu durumda o taştığı arazi sahibinden yukarıda 2 madde halinde saydığımız hususları talep edebilir.

Eğer 15 gün içinde itiraz edilirse veya taşıran iyiniyetli değilse o zaman bu taşkınlığın giderilmesini talep etme hakkına sahiptir.Sonuç olarak kişi izin vermişse buna katlanmak zorundadır. İzin vermemişse, itiraz etmemişse taşkınlığı yapan da iyiniyetli ise yine katlanmak zorundadır.

Eğer 15 gün içerisinde itiraz edilmişse  kural bu taşkınlığın kaldırılmasıdır. Ancak gerek doktrinde gerek uygulamada buna karar verilirken zarar dengelerinin göz önünde bulundurulması gerektiği savunulmaktadır.[19] Bu kadar katı olmak yerine en azından sadece o taşan yapının kaldırılmasının tercih edilebilir makul bir yol olduğu söylenebilir.Burada itirazı arazi maliki yapabileceği gibi yapının taşmasından dolayı zarara uğrayan sınırlı ayni hak sahiplerinin de yapabileceği öngörülmüştür.

Taşkın Yapı ile Haksız Yapı arasındaki farklar :

·         Haksız inşaatta yapı arsanın bütünleyici parçası olur, taşkın inşaatta mülkiyet inşaat sahibine ait olur.

·         Haksız inşaatın yıkılmasını talep zamanaşımına tabi olmadığı halde, taşkın inşaatta 15 günlük zamanaşımı süresine tabidir.

·         Haksız inşaatta malzeme sahibi sadece arsanın mülkiyeti’nin devrini talep edebilir, taşkın inşaatta ise ya mülkiyeti veya irtifak hakkı tesisini talep edebilir.

B.                 Bitkiler

Bitkiler, özellikle taşınmazın mülkiyetine tabi olacak veya arazi malikinin mülkiyetinin kapsamına girecek olan bitkilerin aynı yapılarda olduğu gibi kalıcı nitelikte bitkiler olması gerekir. Yani eğer bitki kalıcı değilse, geçici ise: aynı bu taşınır yapılar vardı ya hani, büfe çardak vb. yapı kime aitse onun mülkiyetindedir kuralı, işte aynı kural burada da uygulanır.

Geçici bitkiler; kalıcı olmaksızın dikilen fidanlar, özellikle satış amacıyla yetiştirilen bitkilerdir.

Yapılar için kurabilen üst hakkı için tanınmamıştır.

TMK md. 729.- Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine ya da kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır.

Ağaçlar ve ormanlar üst hakkına konu olamaz.

Bu madde ile üst hakkı kurulamayacağı ama başkasının arazisine yapılmışsa,  haksız inşaat hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerektiğini açıklanmıştır..

Yargıtay bir kararında : "Devlete ait taşınmazda kendiliğinden yetişen yabani zeytin ağaçlarını aşılamış olmak ve bu yeri uzun süre elinde bulundurmak bu TMK 729. maddesine göre davacıya temlik isteme hakkı vermez.”[20] İfadesiyle ağacı kişinin kendisinin dikmiş olsa gerekli şarlar oluşsaydı (malzeme malikinin mülkiyeti talep edebileceği şartlar ) o zaman istenebileceğini açıklamıştır. Yargıtay ayrıca yalnızca mevcut zeytin ağaçlarıma bakımını yapan kişi için yine TMK 729'daki hükümden yararlanarak malzeme malikinin haklarını talep edemeyeceği görüşündedir.

 Taşınır bitki, dikili olduğu arazi üzerindeki tasarruf işlemlerinin konusu olmaz. Dikili olduğu taşınmaz üzerinde rehin kurulsa; taşınır bitki, taşınmaz rehninin kapsamına girmez. Eğer bitkiler dikilmişse ve bitkiler haksızsa, yani kişi başkasının arazisine (Bu hazine arazisi de olabilir; başkasının arazisi de olabilir.) bitki dikmiş ise burada bildiğimiz malzeme malikinin haklan , özellikle mülkiyeti talep etme hakkı aynen uygulanacaktır.

TMK md. 740.- Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre içinde (ihtar) kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.

Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu dallarda yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur.

Komşu ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz, (ormanlar devletindir.)

 

C.               Kaynaklar

Doğal olarak ya da insan emeğiyle toprak sathından çıkarılan su kaynak olarak kabul edilir ve bu kaynaklar da taşınmaz mülkiyetinin kapsamında kabul edilir. Bir kaynaktan söz edebilmek için yeraltı suyunun devamlı şekilde toprak sathından çıkması yeterlidir. Doğal olarak oluşan kaynaklar TMK hükümlerine tabidir. [21]Kaynak kimin arazisinde çıkmış ise. Bununla birlikte bu kaynaktaki su kıymetli ise, işte jeotermal kaynaklar, doğal mineralli sular vs. durumlarda  bu husus özel kanun hükümlerine tabidir. Jeotermal kaynaklar, doğal mineralli sular devletin hüküm ve tasarrufu altında olup bulundukları arazilerin mülkiyetine tabi değillerdir. Kaynağa ilişkin faaliyetlerin yapılabilmesi için özel ruhsat alınması şart tutulmuştur. Mesela kişinin arazisinde çıkan bu kıymetli kaynakları, kişi ruhsat alıp kullanabileceği gibi başkası da ruhsat alıp kullanabilir.[22]

TMK md. 756.- Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir.

Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur.

Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz.

Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.

Yeraltı suyu için belli bir metreden sonra özel izin gereklidir.Bununla birlikte ırmaklar, çaylar, göller, nehirler bunlar özel mülkiyet dışındadır, devletin tasarrufu altındadır.Bir Yargıtay kararında : " Suyun özel mülkiyete tabi taşınmazdan çıktığı tespit edilse dahi suyun miktar itibariyle çıktığı taşınmazın sınırlarını aşacak şekilde büyük olması halinde veya özel mülkiyete bağlı olması durumunun kamu için zararlı olacağı durumlarda kaynağın bütünleyici parça sayılmayıp; genel su sayılacağına karar verilmiştir. "[23]

Yine başka bir kararında : " ...Suyun TMK 679. maddesi anlamında özel su sayılabilmesi, bunun kendiliğinden yeryüzüne çıkan bir kaynak suyu ve çıktığı taşınmazın sınırlarını aşmayacak ölçüde olmasına bağlıdır. "[24] ifadesine yer vermiştir.

Bu kaynaklar ve kaynakların korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler:

TMK m. 757.- Önemli ölçüde yararlanılan veya yararlaninak amacıyla suyu biriktirilen kaynakları veya kuyuları kazı, yapı veya benzeri faaliyetler yüzünden kısmen olsun keserek ya du kirleterek malikine veya onda hak sahibi olana zarar veren kimse, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar kasten veya ihmal yoluyla verilmemişse ya da zarar görenin de kusuru varsa hâkim, tazminatın gerekip gerekmediğini, gerekiyorsa miktar ve türünü-takdir eder.

TMK m. 758 - Bir taşınmazda oturmak, onu işletmek veya bir yerin içme ya da kullanma suyunu sağlamak için gerekli olan kaynaklar kesilir ve kirletilirse, kaynağın olabildiği ölçüde eski duruma getirilmesi istenebilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

V.                Kaynakça

ANTALYA, Gökhan ve Murat Topuz. Eşya Hukuku. İstanbul: Seçkin, 2019.

AYAN, Mehmet. Eşya Hukuku. Cilt II. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2016. III cilt.

BELGE, Ayşe Merve, Arazi Mülkiyetinin Maddi Kapsamı, Yetkin, Ankara, 2016.

EREN Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin, Ankara, 2019

Eren, Fikret. Mülkiyet Hukuku. Gözden Geçirilmiş 4.Baskı. Ankara: Yetkin, 2016.

ERKAN Vehbi Umut, “Kendi Malzemesini Kullanarak Başkasının Arazisinde Meydana

Getirilmesi Durumunda Malzeme Sahibinin Arazinin Mülkiyetinin Kendisine Verilmesi

Talebi (TMK m. 724)”, AÜHFD, C: 63, Sayı: 3, ss: 449-478, Ankara, 2014.

ERTAŞ Şeref, Eşya Hukuku, 13. Baskı, Fakülteler, İzmir, 2016.

 

ERTEN M. Ali, Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin

Sorumluluğu (BK. md. 58), Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 2000.

G

GÜNEŞ, Yusuf. Orman ve Arazi Mülkiyeti Uyuşmazlıkları. On İki Levha Yayıncılık, 2018.ÜNAY Erhan, Önalım Hakkı, Seçkin, Ankara, 2016.

 

GÜRLEK İLGÜN Mühübe, Su Davaları, Adalet, Ankara, 2008.

İNAL Emrehan, “Haksız Yapı Kavramı ve Haksız Yapının Kaldırılması”, İstanbul

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 70, Sayı: 1, 2012.

TOPUZ, Murat, Türk Özel Hukukunda Taşınmaz Mülkiyeti, Seçkin 2020

Oğuzman, Kemal, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir. Eşya Hukuku. 21. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2018.

Sirmen, Lale. Eşya Hukuku. 7.Baskı. Ankara: Yetkin, 2019.

 

Yargıtay 1. HD, T. 02.10.2006, E. 2006/8979, K. 2006/9624.

Yargıtay 14. Hukuk dairesi. Tarih. 16.02.2015, Esas. 2014/3367, Karar. 2015/1576

Yargıtay 3. Hukuk Daires. T. 17.01.1994, E. 1993/13021, K. 1994/33

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 04.05.1976 tarihli ve 1976/1894 E., 1976/2535 K. sayılı kararı

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 19.06.2012 tarihli ve 2010/17870 E., 2012/7810 K. sayılı kararı

 



[1] OĞUZMAN, Kemal, Özer Seliçi ve Saibe Oktay Özdemir. Eşya Hukuku. 21. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2018. s.8

[2] OĞUZMAN,Seliçi, Oktay-Özdemir s.383

[3] ERTAŞ Şeref, Eşya Hukuku, 13. Baskı, Fakülteler, İzmir, 2016.s.349

[4] AYAN, Mehmet. Eşya Hukuku. Cilt II. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2016. III cilt.s. 285

[5] Eren, Fikret. Mülkiyet Hukuku. Gözden Geçirilmiş 4.Baskı. Ankara: Yetkin, 2016.s.330

[6] 22 Eren, a.g.e., s. 330.

[7] 22 Eren, a.g.e., s. 330.

[8] Ayşe Merve Belge, Arazi Mülkiyetinin Maddi Kapsamı, Yetkin, Ankara, 2016 s. 71.

[9] M. Ali Erten, Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin Sorumluluğu (BK. md. 58), Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 2000, s. 104-107

[10] Vehbi Umut Erkan, “Kendi Malzemesini Kullanarak Başkasının Arazisinde Meydana Getirilmesi Durumunda Malzeme Sahibinin Arazinin Mülkiyetinin Kendisine Verilmesi Talebi (TMK m. 724)”, AÜHFD, C: 63, Sayı: 3, ss: 449-478, s. 455.

[12] Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 19.06.2012 tarihli ve 2010/17870 E., 2012/7810 K. sayılı kararı

[13] Ayan, a.g.e., s. 341.

[14] Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, a.g.e., s. 425.

[15] Yargıtay 1. HD, T. 02.10.2006, E. 2006/8979, K. 2006/9624.

[16] 359 Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, a.g.e., s. 448. 361 Ayan, a.g.e., s. 352.

[17] Sirmen, Lale. Eşya Hukuku. 7.Baskı. Ankara: Yetkin, 2019.s391

 

[18]  Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, a.g.e., s. 421.

[19]  Ayan, a.g.e., s. 325; Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, a.g.e., s. 411.

[22] TOPUZ, Murat, Türk Özel Hukukunda Taşınmaz Mülkiyeti, Seçkin 2020 s.285

[23] Yargıtay 14. Hukuk dairesi. Tarih. 16.02.2015, Esas. 2014/3367, Karar. 2015/1576

[24] Yargıtay 3. HD. T. 17.01.1994, E. 1993/13021, K. 1994/33

Tahkim Yargılamasında Gizlilik

  Tahkimde gizlilik, ticari tahkimin en önemli avantajlarından biri olarak kabul edilir.   Tarafların aralarındaki uyuşmazlıkları kamuya açı...