KİŞİLİK HAKKININ SOSYAL MEDYA ARACILIĞIYLA İHLALİ HALİNDE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI
Kişilik Hakkı
Kavramı, Tanımı, Özellikleri Ve Konusu
İnsan
doğduğu andan itibaren hak ehliyetine sahip olmaktadır. Türk Medeni Kanunun 8.
maddesinde yer alan bu durum, insanlara hukuk çerçevesinde hak ve borçlara
sahip olmada eşitlik tanımaktadır. İnsanın sahip olabileceği bu haklar
içerisinde kişilik hakkı önemli yer tutmaktadır. Kişilik hakkı, TMK md. 28’de
belirtildiği üzere insanın doğumuyla başlayıp, ölümüyle sona ermektedir. Kişilik
hakkı insanın hayatı boyunca sahip olduğu bir haktır.Kişilik hakkı kişiye bağlı
bir hak olup, kişinin kişisel değerlerinin tamamını kapsamaktadır. Kişisel
değerlerin tümü kişilik hakkının içeriğini oluşturmaktadır. Bu yüzden kişilik
hakkı ile ilgili kararlar ve hukuki sonuçlar kişisel değerleri bağlamaktadır.[1]
İnsan
hakları ve kişilik hakkı kavramlarının tanınması süreci, zamanla bu hakların
nasıl korunacağı konusundaki arayışları da beraberinde getirmiştir.
"Kişilik hakkının korunması" kavramı, Fransız Devrimi sonrasındaki
Ferdiyetçi Öğreti tarafından geliştirilmiştir. Buna göre her türlü hak ve
hukukun kaynağın da insan ve insanlar tarafından meydana getirilen devlet gibi
toplulukların, kendilerine özgü gerçek varlık ve hakları yoktur. Bu topluluklar
insan tarafından meydana getirildiklerinden, insan tarafından
yönlendirilmelidir. Zaten Devlet de, insanların ortak menfaatlerini korumak
için kurulmuştur. Hukukun var olma nedeni, kişilerin başkalarının hürriyetleri
ile sınırlandırılmış bir alanda, kendi maddi ve manevi varlığını,
yeteneklerini, serbestçe geliştirebilme menfa at, hak ve hürriyetinin
korunmasıdır".[2]
Türk
Hukukunda kişi ve buna bağlı olarak "kişilik hakkı", bu hakkı dü
zenleyen - koruyan münferit özel hükümler ve Türkiye'nin de taraf olduğu
uluslararası antlaşmalar bir tarafa bırakılırsa, genel olarak AY m.11, 12; TMK
m.23-25 ve TBK m.58'de düzenlenmiş ancak gerek anılan genel gerekse özel
hükümlerde kişilik hakkı kavrama ilişkin herhangi bir genel geçer tanımlama
yapılmamıştır. Doktrinde bu konuda yapılmış çeşitli tanım lara rastlanmakla
birlikte, genel bir ifadeyle kişilik hakkı "kişinin, kişisel değerleri
üzerinde sahip olduğu mutlak ve tekelci hak" şeklinde ifade edilir.[3]
Dolayısıyla,
kişilik hakkı kavramının tanımlanması doktrin ve yargıya bırakılmıştır.Kişilik
hakkını oluşturan kişisel değerler doktrinde çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmuştur.
Genellikle maddi kişisel değerler, manevi kişisel değerler ve kişinin mesleki
ve ekonomik haklar olarak üç ana başlıkta inceleme yapılmaktadır.[4]
Kişilik
hakkı diğer haklardan bazı özellikleri ile aynılır. Bunlarm baginda kişilik
hakkının mutlak hak olması gelir. Başka bir ifade ile kişilik hakki herkese
kargi ileri sürülebilir, hak sahibi bu hakkın herkesçe ihlal edilmemesini
isteyebilir".
Kişilik
hakkı, şahın varlığına ilişkindir. Malvarligina ilişkin olmayan, yani parayla
değerlendirilemeyen, ekonomik değer taşımayan manevi varlık ve de gerleri
korur. Ancak bazı durumlarda bu sahis varligi değerlerine saldırı sonucu maddi
zararlar söz konusu olabilir. Örneğin, doktor bir kişinin muayenehane sinde
yapılan gizli çekim bantlarının basında yayınlanması üzerine uğradığ müşteri
(i) kaybı, malvarlığını etkileyen ve para ile ölçülebilen değerlerdir.
Kişilik
hakkı, kişiye kişi olması nedeniyle tanınan haklardan olduğundan, şahsa sıkı
sıkıya bağlıdır. Başkasına devredilemez, zamanaşımına uğramaz. vazgeçilemez,
iflas masasına girmez, yalnızel hak sahibi tarafından kullanılabilir. Kişilik hakkı,
kişinin üzerinde tasarrufta bulunup devredemeyeceği, feragat edemeyeceği ve
sadece sahibine ait bir haktır". Kural olarak kişilik hakkı mirasçılara
geçmez ise de, kişilik değerlerinin paraya çevrilmesinin mümkün olması
nedeniyle külli halefiyet ilkesi gereği, kişisel değerlere saldırı halinde
mirasçıların dava açabilecekleri ve tazminat talep edebilecekleri kabul
görmektedir. Kişinin ölümü ile kişilik sona erdiğinden ölen kişinin kişilik
hakkına saldı n nedeniyle dava açılamaz ise de, ölenin kişilik değerlerine
saldırının varlığı halinde bu saldırının bertaraf edilmesi konusunda hayatta
kalan yakınlarının dava açması mümkün olup bu durum, ölenin hatırasına saygı
gösterilmesi konusunda sahip olunan özel bir kişilik hakkıdır. [5]
Manevi Kişisel
Değerler
Manevi
kişisel değerler, “şeref ve haysiyet”, “resim ve ses “, “özgürlükler”, “ad”,
ehliyet”, “özel hayat ve sırları”, “yaşam alanları” gibi başlıca kişilik
değerlerinden oluşur. Günümüzde sosyal medya platformları aracılığıyla yapılan
kişilik hakkı ihlalleri genellikle manevi kişisel değerleri ihlal etmektedir.[6]
Şeref ve Haysiyet
Şeref
ve haysiyet, kişinin doğuştan sahip olduğu veya kişiye toplum tarafından
verilen değerler toplamının ifadesi olduğu kadar", kişinin kendisini
değerli hissetmesini ve vicdani yönden dik durmasını sağlayan içsel dengedir.[7] Kişinin sırf insan olarak
doğması nedeniyle doğuştan kazandığı bir itibar ve saygınlık olduğu gibi,
toplum içindeki davranış, yetenek ve sosyal pozisyonuna bağlı olarak kazandığı
bir itibar ve saygınlığı da vardır.[8] Şeref ve haysiyet, aynı
zamanda kişinin, toplum içinde sahip olduğu itibar ve saygınlığı da gösteren
objektif bir değer yargısıdır ve çok yönlüdür.
Yargıtay'a
göre şeref ve haysiyet, kişinin dahil olduğu toplumun gerekli saydığı ahlaki
niteliklere sahip olduğu ya da böyle kabul edildiği için, kişiye verilen değeri
ifade eder. Kişinin onuru, şerefi ve saygınlığı onun toplum içindeki tüm manevi
değerlerinden oluşur. Bunlar kişinin ahlaki değerlendir Herkesin içinde
yaşadığı toplumda ve ilişkiler kurduğu çevrelerde kişisel bir onuru, şerefi ve
saygınlığı mevcuttur. Kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak, zor duruma
sokmak, kişiye düşmanca bir ortam hazırlamak amacıyla vaki davranışla manevi
değerleri nasıl zedelenir se bir olayın aktanlması da çok kez şeref saygınlığa
onura müdahale niteliğinde olabilir. Ancak bu müdahalenin haksız olması, diğer
bir deyimle hukuka aykırı bulunması gerekir [9]
Ad ve Soyad
Ad (ve soyadı), kişiyi
başkalarından ayırt etmeye yarayan unsurlardan olduğu gibi aynı zamanda onun
bir aileye aidiyetini ifade eden ve ona, ait olduğu ailenin sosyal mevkiinden
yararlanma imkânı veren bir kelimedir. Müste ar ad", lakap", kısaltılmış
ve temsili adlar ve elektronik posta (e-posta) adresleri de hukuken adın
korunmasından yararlanırlar", 2525 sayılı Soyadı Kanunu, 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu ve TMK. hükümlerine göre, ad ve soyadının, kullanılması ve
aile kütüğüne kaydı zorunludur. Kişinin kendisi. tarafından kendisine takılan
müstear ad ve başkası tarafından kişiye takılan ad olan lakabın kullanımı ise
zorunlu değildir". TMK. 26. maddesinde bizatihi adın korunması düzenlenmiş
olup bunlar, kişilik hakkına ilişkin kuralların özel bir görünümü niteliğini
taşımaktadırlar. Ada yönelik bu korumadan gerçek kişiler yanında şirket, dernek
ve vakıf gibi tüzel kişiler yararlanırlar. [10]Yargıtay,
ad üzerindeki hakkın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir kişilik hakkı olduğunu
belirtmiştir.[11]
Resim ve Ses
Manevi
bütünlüğe ilişkin kişisel değerler arasında kişinin "resmi (dış
görüntüsü)" ve "sesi" de yer almaktadır. Bu anlamda resim
(kişisel dış görüntü), kişinin bir fotoğrafta, filmde yahut televizyonda tespit
edilen; fırça yahut kalemle veya dijital ortamda çizilen yahut karikatürize
edilen görüntüsüdür. [12]
Yargıtay resmin yayınlanması ile ilgili olarak“O
halde, kişinin resminin her ne şekilde olursa olsun izinsiz olarak
yayınlanması, hukuka uygunluk sebepleri bulunmadıkça, hukuka aykırıdır. Çünkü,
resmin izinsiz yayınlanması mredici nitelikte bir kuralla yasaklanmıştır.
Burada tartışılması gereken sorun, davacılara ait görüntünün resim içinde
“ayrıntı niteliğinde” olup olmamasının sonuca etkisidir. Bir kişinin bir
rastlantı sonucu, ayrıntı olarak içinde bulunduğu bir fotoğrafın bir sergide
veya sanatla ilgili yayınlarda umuma arz edilmesi halinde iznin alınmadığının
öne sürülmesi “hakkın kötüye kullanılması” olarak nitelendirilebilir ( MK. m.
2/2 ). Ancak kişinin dış görünüşünün ayrıntı olarak da olsa içinde bulunduğu
fotoğrafın “ticari amaçlarla, reklam yoluyla kamuya sunulmasında iznin
alınmaması hukuka aykırılığı oluşturmalıdır; iznin alınmadığını ileri sürmek
hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Çünkü bu nitelikteki bir
olayda ‘kişinin korunmaya değer bir çıkarı olmadığını’ söylemek olanağı yoktur”
şeklinde bir hüküm kurmuştur.[13]
Özgürlükler
Manevi bütünlüğün içinde yer alan
kavramlardan biri olan özgürlük, yalnızca kişi olmaktan ve bunun yanında tüm
kişilerin kendi kendisinin geleceğini belirleme hakkına sahip olmasından
kaynaklanmaktadır. Kişinin özgürlüğü Anayasa ve TMK kapsamında güvence altına
alınmıştır. [14] Kişinin
özgürlüklerinden vazgeçemeyeceği ve onları hukuka ve ahlaka aykırı
sınırlayamayacağı hükmü ile kişinin kendisine karşı özgürlükleri konusunda
koruma getirilmekle kalınmamış, başkalarının da bunları hukuka aykırı bir şe
kilde kısıtlaması kişilik hakkı ihlali sayılarak başkalarına karşı da korunma
sağlanmıştır. [15]Yargıtay
da kişi özgürlüklerinin engellenmesinin kişilik hakki ihlali olduğunu
belirtmiştir.[16]
Özel Hayat ve Sırları
Gelişen teknolojiyle beraber çeşitli
bilişim yöntemleriyle kişilerin kişisel e-postalarına ulaşma, verilerini ele
geçirme, uzaktan dinleme ve gözetleme yapılması mümkün hale gelmiştir. Bu
ihlallerin ülkesel sınırları aşması ve mekândan bağımsız
gerçekleştirilebilmesinin sonucu olarak uluslararası metinlerde, temel insan
hakkı olarak özel hayata yer verilmeye başlanmış; bu düzenlemeler se gerek kamu
hukuku gerek özel hukukta benzer düzenlemelere dayanak alın maya başlanmıştır.
"Özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakki" olarak AIHS.
'nin 8. maddesinde düzenlenen temel insan hakkı, Anayasa'da "özel hayatın
gizliliği ve korunması"na ilişkin bölümde, özel hayatın gizliliği. konut
dokunulmazlığı ve haberleşme hürriyeti başlıkları altında yansımasını
bulmuştur. Bu hükümlerin özel hukuk alanındaki karşılığı, kişilik hakkı kavramı
adı altında düzenlenmekte, "özel hayat" kişilik değerlerinden kabul
edilmekle kişilik hakkını koruyucu hükümlerle korunmaktadır.[17]
Sosyal Medya
Kavramı,
Sosyal
medya, teknolojik ve sosyal platformlarla birlikte kullanıcı ve sanal
topluluklardan oluşmaktadır. Teknolojik ve sosyal platform, kullanıcıların
oluşturduğu sanal topluluk, bu sanal topluluk tarafından kullanılan içerik ve
sosyal medya kavramının medya kısmını kapsayan iletişim ortam ve araçları
sosyal medyanın öğelerini oluşturmaktadır. Sosyal medya kavramı doktrinde
farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bir görüşe göre, sosyal medya toplumdaki
daha derin sosyal etkileşimi, topluluk oluşumunu ve iş birliği projelerini
gerçekleştirmeyi sağlayan siteler olarak ifade edilmektedir . Bir diğer görüşe
göre; kişiler, sosyal medya üzerinde oluşturdukları profilleriyle birlikte
kendilerini tanınır hale getirmek ve yaşadıkları toplum içerisindeki sosyal
statülerini daha yukarı taşımak amacındadırlar. Bu amaçlarla birlikte sosyal
medya kişilerle diğer kullanıcıların paylaşımlarını takip edebilme ve mesaj yoluyla etkileşim kurabilme
olanağını sağlar.[18]
Sonuç olarak sosyal
medya, internet altyapısıyla birlikte kullanıcı tabanlı olmasının yanında
kitleleri ve insanları bir araya getiren, duygu ve düşüncelerini iletme
igtiyacı içindeki kişiler arasındaki karşılıklı etkileşimi destekleyen,
bireylerin kendi profillerini oluşturmak ve ortak ilgi alanlarına sahip
kişileri arkadaş listesine eklemek gibi şekillerde bu ortamlar üzerinden
iletişim kurarak ve paylaşım yaparak sosyalleşmesi imkânı sağlayan internet
tabanlı ortamlar olarak tanımlanır.[19]
Sosyal Medyanın Öğeleri
Sosyal medya
insanların birbiriyle iletişim kurabilmesini, paylaşımlar yapabilmesini ve
bunların karşılıklı olarak gerçekleşmesini sağlayan bir platformdan (ortamdan)
oluşmaktadır. İnsanlar için sosyal medya sanal bir platformu ifade etmektedir.
Şöyle ki bu platform teknik ve sosyal platformlardan oluşmaktadır. Teknik
platform, sosyal medyanın işlevlerini yerine yetirmesi için teknolojik imkan
sağlayan bir platformdur. Bu platform, sosyal medyanın fiziki altyapısını
oluşturmaktadır. Sosyal platform ise insanların teknolojik veya teknik
platformu kullanması sonucu ortaya çıkan duygu ve düşüncelerin tamamını
kapsamaktadır. Yani sosyal platform “ortaya çıkan ürün” niteliği taşımaktadır.[20]
Sosyal medya
insanlara kendi fikirlerini ifade etmek, başkalarıyla etkileşim halinde olmak,
yeni içerikler üretmek ve üretilen içeriklerden faydalanabilme imkanı
sağlamaktadır. İnsanların sosyal medyada kendi görüşlerini paylaşması, bunu
diğer kullanıcılar ile tartışması sanal topluluğun oluşmasına yardım etmektedir.
İnsanlar sanal topluluk sayesinde kendisi ile aynı görüşlerde olan
kullanıcılardan oluşan gruplar kurarak veya başka bir gruba katılarak ve
bunları temel insani ihtiyaçlardan olan aidiyet duygusunu yaşayarak
sosyalleşebilmektedir.[21]
İçerik, sosyal
medya kullanıcısı veya sanal topluluk tarafından üretilen öğeyi ifade
etmektedir. Bu öğe, sanal topluluk tarafından tüketilerek, değiştirilerek veya
paylaşılarak kullanılmaktadır. İçerikle ilgili doktrinde “kullanıcı tarafından
oluşturulan içerik”(User-Created Content), “tüketici tarafından üretilen
içerik”(ConsumerGenerated Content), “kullanıcı tabanlı içerik”(User-Based
Content), “kullanıcı türevli içerik”(User-Derived Content) gibi isimler
kullanılmaktadır. Bu isimlerden “kullanıcı tarafından oluşturulan içerik” ismi
bu kavramı daha kapsamlı ifade etmektedir.[22]
Sosyal medyanın
diğer bir öğesi olan iletişim ortam ve araçları, onun “medya” tarafını ifade
etmektedir. İletişim ortamı kullanıcılara haberleşme, bilgi alışverişinde
bulunma ve bu gibi diğer imkanlar sağlamaktadır. İletişim araçları ise bunları
yapabilmek için kullanılan teknolojik üretimleri kapsamaktadır. Yazılı devir,
matbaa ile oluşan basılı devir, daha sonra teknolojik üretimlerle oluşan
telekomünikasyon devri ve günümüzde “yeni medya” olarak adlandırılan etkileşim
çağı, iletişim kavramının tarihini oluşturmaktadır. Teknolojinin gelişimi ve
kullanıcıların buna ayak uydurması, yeni medya ile geleneksel medya arasında
farklılıkların oluşmasına sebep olmuştur. Yeni medyanın temel özelliklerini
ifade eden bu farklılıklar; etkileşim, kitlesizleştirme ve eşzamansız olabilme
şeklinde sıralanmaktadır.[23]
Sosyal Medya
Yoluyla Kişilik Hakkının İhlali
Günümüzde en
yaygın olan medya türleri sosyal medya araçlarını oluşturmaktadır. Geleneksel
medyadan farklı olarak sosyal medya araçları belli kişiler tarafından değil,
herkes tarafından kullanılabilmektedir. Burada yer alan “belli kişiler” kavramı
geleneksel medya araçlarında (radyo, televizyon, gazete ve s.) çalışanlardan
oluşmaktadır. Başka bir ifadeyle, geleneksel medyada paylaşılan içerikler
sadece çalışanlar tarafından hazırlanmaktadır. Sosyal medyada ise böyle bir
sınırlama bulunmamaktadır. Herkes sosyal medya aracılığıyla paylaşımlar
yapabilmektedir. Tüm bunların sonucu olarak sosyal medya yoluyla yapılan
kişilik hakkı ihlalleri geleneksel medya yoluyla yapılan ihlallerden daha
yaygın olmaktadır.233 Durumun böyle olması hem kişilik hakkı ihlallerinin
artmasına hem de ihlalleri yapan şahısların belirlenmesinde zorlukların
oluşmasına sebep olmaktadır. Genel olarak baktığımızda sosyal medya yoluyla
kişilik hakkı ihlalinin sosyal medya kullanıcısı ve sosyal medya sunucusu
tarafından yapıldığını görebiliriz.
I.
Sosyal Medya
Kullanıcısı Tarafından Yapılan İhlalller
Teknolojinin
gelişimi, sosyal medya araçlarının popülerliğinin artması, insanların sosyal
medya araçlarını serbestçe veya istedikleri şekilde kullanabilmeleri sosyal
medyanın nasıl bir toplumsal güce sahip olduğunu göstermektedir. Bu gücün
herkes tarafından kolayca, kendi menfaatleri için kullanabilmesi bazı olumsuz
sonuçların gerçekleşmesine sebep olmaktadır. Genel olarak baktığımızda bu
olayların çoğunun insanların kişisel değerlerinin yani kişilik haklarının
ihlali olduğunu görebiliriz. Sosyal medya kullanıcıları tarafından yapılan bu
ihlalleri gerçekleşme şekline göre doğrudan ve dolaylı yolla olmakla iki gruba
ayırabiliriz.[24]
Kullanıcılar
tarafından başkalarının kişilik hakkını ihlal eden içeriklerin sosyal medya
aracılığıyla yayınlanması kişilik hakkının doğrudan ihlali kapsamında kabul
edilmektedir. Diğer yandan kullanıcının içerik üretmeden, başkalarının
yayınladığı içerikleri kendi profilinde paylaşması ise kişilik hakkının dolaylı
yolla ihlalini ifade etmektedir. Burada kullanıcının kendi profilinde başka
kullanıcıların yayınladığı içerikleri paylaşması sosyal medya araçlarında
bulunan “retweet” veya “share (paylaşmak)" seçenekleriyle
yapılabilmektedir. Bu durumda kullanıcı, içeriğin başkasına ait olmasından
dolayı sorumluluk taşımamaktadır. Kullanıcının sorumluluk taşıması, içeriği
paylaşım şeklinden ve bu gibi diğer amaçlardan dolayı gerçekleşebilmektedir.
Sosyal medyada kullanıcılar tarafından kişilik hakkının ihlali, yapılan
paylaşımlar, güvenlik sorunları ve bilişim suçları nedeniyle gerçekleşmektedir.[25]
II.
SOSYAL MEDYA SUNUCUSU
TARAFINDAN YAPILAN İHLALLER
Sosyal medya,
kullanıcıların bilgilerinden oluşan bir depoya benzemektedir. Bu depoda
kullanıcılar, onların faaliyetleri, ilişkileri hakkında ve diğer bilgiler yer
almaktadır. Deponun güvenliğiyle ilgili önlemler sosyal medya sunucusu
tarafından alınmaktadır. Ancak sosyal medya sunucusunun kendisi de bu güvenlik
önlemlerini ihlal edebilmektedir. Bu tür ihlaller, sunucunun sorumluluklarını
yerine yetirmemesi, güvenlik sorunları ve diğer eylemlerden oluşmaktadır.[26]
MANEVİ TAZMİNAT
DAVASI
Manevi
zarar manevi tazminat davasının konusunu oluşturmaktadır. Türk Medeni Kanunu ve
Türk Borçlar Kanunu’nda manevi tazminat davasıyla ilgili hükümler yer
almaktadır. Türk Medeni Kanunu md. 25’te davacının manevi tazminat isteme
hakkının olduğu belirtilmektedir. Ancak burada manevi tazminat davasının
şartlarıyla ilgili hükümlere rastlanmamaktadır. Türk Borçlar Kanunu md. 58’de
ise manevi tazminatla ilgili genel düzenleme yer almaktadır. Birçok kişisel
değerler özel hükümlerle korunmaktadır. Bunların dışındaki kişisel değerlerin
ihlali sonucu manevi tazminat isteminde TBK md. 58 esas alınmaktadır. Türk
Borçlar Kanunu md. 58 manevi tazminatla ilgili genel norm niteliği
taşımaktadır. Manevi tazminatın belirlenmesi bu genel norm kapsamında
yapılmaktadır. Bu maddeler dışında hem Medeni Kanunu’nda hem de Türk Borçlar
Kanunu’nda manevi tazminatla ilgili özel hükümler yer almaktadır. Örneğin, ada
yönelik manevi tazminat TMK md. 26’da, nişanın bozulması sonucu oluşan manevi
tazminat TMK md. 121’de, ölüm ve bedensel bütünlüğün ihlaliyle ilgili manevi
tazminat ise TBK md. 56’da düzenlenmektedir[27]
Manevi
tazminat davasının amacı, kişinin saldırı sonucu uğradığı manevi zarar, duyduğu
elem, acı ve ıstırabın giderilmesini sağlamaktır. Doktrinde manevi tazminatın
hukuk niteliği ve işleviyle ilgili farklı görüşler yer almaktadır. Hukuki
nitelikle ilgili görüşler sübjektif ve objektif olarak ikiye ayrılmaktadır.
Sübjektif görüş sahiplerine göre, manevi zarar kişinin yaşadığı acı, üzüntü ve
bu gibi diğer duygusal zararlardan oluşmaktadır. Burada kişilik hakkı ihlal
edilen kişinin durumu esas alınmaktadır. Objektif görüş sahiplerine göre ise,
manevi tazminat için kişinin ille de duygusal zarara uğraması gerekmemektedir.
Bu görüş sahipleri, saldırıya uğrayanın durumunu değil genel kişilik hakkı
ihlalini esas almaktadır. Burada amaç, ayırt etme gücü olmayan bireylerin ve
tüzel kişilerin manevi tazminat haklarını korumaktır.
Yargıtay’a göre
bir kişinin manevi tazminat ödemeye mahkum edilebilmesi için oluşması gereken
şartlar:
·
Bir manevi zarar
bulunması,
·
Bir kimsenin kişilik
hakkına hukuka aykırı bir tecavüz yapılması
·
Davalının kusurlu
olmasını gerektiren bir halin bulunması
·
Kusursuz sorumluluk
hallerinin bulunmamasıi
·
Zarar ile fiil
arasında illiyet bağı bulunması,
Şeklinde ifade
edilmiştir.[28]
Şartları
Manevi tazminat
davasının konusunu manevi zarar oluşturmaktadır. Buna ilave olarak, davanın
açılabilmesi için hukuka aykırı fiil, kusur ve illiyet bağı gibi şartlar da
gerekmektedir. Manevi tazminatın şartları içerisinde manevi zarar bu davanın
amacını belirlemektedir. Diğer şartlar ise davayla ilgili genel şartlar olarak
kabul edilmektedir. Maddi tazminat bölümünde genel şartlarla ilgili bilgiler
yer almaktadır. Bu sebeple çalışmamızın bu bölümünde manevi zarar şartı esas
alınmaktadır.
Manevi zarar,
hukuka aykırı saldırı sonucu kişinin kişisel değerlerinde oluşan eksilme sebebiyle
duyduğu acı, üzüntü gibi duygusal eksilmeleri ifade etmektedir. Ayrıca,
doktrinde manevi zararın neyi ifade ettiğiyle ilgili üç farklı görüş de yer
almaktadır. Burada manevi tazminatın hukuku niteliği ve işleviyle ilgili
görüşler esas alınmaktadır.[29]
Manevi
tazminatla ilgili kanunda net bir miktar belirlenmesi yapılmamaktadır. Ancak
TBK md.58’de konuyla ilgili hükümler yer almaktadır. Bu hükümlere göre,
tazminat miktarı ve ödeme şekli hakim tarafından belirlenmektedir. Manevi
tazminat miktarını saldırıyla ilgili mevcut delillerin değerlendirilmesi,
saldırının amacının, davalının kusurunun, davacının sosyal durumunun ve diğer
unsurların göz önünde bulundurulması ile belirlenmektedir. Ayrıca, hakim manevi
tazminat miktarını belirlerken TBK md. 51-52 ve TMK md. 4 hükümlerinden de
faydalanmalıdır. Konuyla ilgili Yargıtay kararlarında da benzer unsurlar esas
alınmaktadır.
Manevi
tazminatın tazmini para ve diğer tazmin şeklinde gerçekleşmektedir. Türk
Borçlar Kanunu md.58’e göre hakim manevi tazminat olarak hem para hem de diğer
tazmin çeşitlerine hükmedebilmektedir. Buradaki diğer tazmin çeşitleri
“saldırıyı kınayan bir karar ve bu kararın yayımlanması” şeklinde
düzenlenmektedir. Diğer tazmin şekilleri Yargıtay tarafından da kabul
edilmektedir. Yargıtay davacının bu tür tazmin şekli istememesi durumunda,
hakimin kararını gerekçelendirilmesini istemektedir. Diğer tazmin şekilleri
daha çok toplumun belli bir kesimine veya bir gruba yönelik saldırılarla ilgili
manevi tazminat davalarında uygulanmaktadır.
Kişilik hakkının
sosyal medya aracılığıyla ihlali zaman ilerledikçe artmaktadır. Sosyal medyada
yapılan ihlaller sonucu tazminat davalarında manevi tazminat çoğunluk teşkil
etmektedir. Genellikle bu gibi durumlarda manevi tazminatla ilgili para
cezasına hükmedilmektedir. Ayrıca, davacı paylaşımla ilgili düzeltmenin
yapılması, kararın yayımlanması ve bu diğer taleplerde de bulunabilmektedir
Hem koruyucu
hem de tazminat davalarıyla ilgili hükümlerde sosyal medyada yapılan ihlallerle
ilgili ayrı bir hükme rastlanmamaktadır. Başka bir ifadeyle, sosyal medyada
yapılan ihlaller diğer ihlallerin kapsamında kabul edilmektedir. Sadece burada
tazminat miktarı ve tanzim şekli farklı olabilmektedir
[1] CANBOLAT, Ferhat “Güncel
Gelişmeler Işığında Kişilik Hakları ve Korunması”, Evrensel Hukuk İlkeleri
Işığında Türk Medeni Hukukunda Değişimler Sempozyumu, Ankara 2016, (s. 225-230)
s. 226.
[2] GÜRKAN Ulker, Kişilik Kavraminin Evrimi, Prof. Dr. Hámide
Topçuoğlu'na Armağan, Ankara
1995 (39-54), s. 51,
[3] KILIÇOĞLU Ahmet, Şeref
Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk,
Ankara, Turhan Kitabevi, 2013, s.4
[4] DURAL Mustafa/ÖĞÜZ Tufan,
Türk Özel Hukuku, C. II, Kişiler Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2015. s.135
[5] Akipek Jale G Akintürk
Turgut/ Ateş Karaman Derya; Turk Medeni Hukuku Bas langıç Hükümleri Kişiler
Hukuku, I. Cilt, 10. Baskı, Istanbul 2013.s.37
[6]KOYUNCU SİNANLIOĞLU, Ebru ,
Sosyal Medyada Gerçekleşen Kişilik Hakkı İhlalleri Ve Korunma Yolları, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi,İstanbul 2021
,s13
[7]. SIRABAŞI Volkan, Internet
ve Radyo Televizyon Aracılığı ile Kişilik Hak lanna Tecavüz, Ankara, 2007, 8,
29,
[8] ÇOLAK Nusret İlker Kitle
İletişim Hukuku, Ankara 2007, s. 186
[9]
Yargıtay HGK, E. 2012/4-179; K. 2012/412, T.
27.6.2012.
[10] OĞUZMAN, M. K./ SELİÇİ,
Ö./ OKTAY ÖZDEMİR, S.: Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), Bası 17,
İstanbul 2018; Bası 18, Istanbul 2019 s.159
[11] Yargıtay 4.H.D.
17.03.2016, E.2015/4457 K.2016/3497
[12] OĞUZMAN, / SELİÇİ, Ö./
OKTAY ÖZDEMİR,.s.135
[13] Yargıtay HGK E.
1990/4-275, K. 1990/459, T. 03.10.1990
[14] KOYUNCU SİNANLIOĞLU, s.16
[15] Kılıçoğlu Ahmet M.,
Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 15. Bası, Ankara 2012,
(Borçlar), s. 432
[16] Yargıtay 4 HD. 25.06.2007
T. 2006/10084 E 2007/8592 K
[17] KAYA, Mine , Elektronik
Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, Seçkin Yayıncılık , Ankara, 2015 s.41
[18] KOYUNCU SİNANLIOĞLU, s.64
[19] KAYA, Mine Sosyal Medya
ve Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali, TBB Dergisi,
C.119, s.279
[20] AKAR, Erkan, Sosyal Medya Pazarlaması Sosyal Webde
Pazarlama Stratejileri, Ankara, 2010 s.14-15
[21] KAYA,Elektronik Ortamda
Kişilik Haklarının Korunması,s.77
[22] KAYA, Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının
Korunması, s.82
[23] KAYA, Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının
Korunması, s.78
[24] KAYA, Mine , Elektronik
Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, s.186
[25] KAYA, Sosyal Medya ve
Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali s.292
[26] KAYA, Sosyal Medya ve
Sosyal Medyada Üçüncü Kişilerin Kişilik Haklarının İhlali 296
[27] EREN, Fikret Borçlar
Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, Ankara 2018,s.781;
[28] Yargıtay HGK22.06.1966
tarihli ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
[29] EREN s.781;