Suçluların iadesi müessesi, yabancı bir kişinin işlediği suç sebebiyle bir başka ülkeye kaçarak soruşturma ve kovuşturmadan ya da cezadan kurtulmasını engellemektedir. Beynelmilel işbirliği çerçevesinde gelişen bu müessese, suçluların cezasın kalmamasına binaenaleyh beynelmilel adaletin sağlanmasına hizmet etmektedir. Suçluların iadesi her ne kadar ceza hukukunu ilgilendiren bir müessese gibi gözükse de ülkeler arası işbirliği esasına dayandığı için beynelmilel hukuku da ilgilendirmektedir. Ülkeler aralarında suçluların iadesini gerçekleştirebilmek adına iki taraflı veya çok taraflı sözleşmeler akdetmektedirler. Suçluların iadesinin şartları ve iade talebinde izlenecek usul bu suretle belirlenmektedir. Bu hususta çok taraflı sözleşme olarak 13 Aralık 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi bulunmaktadır. Aynı şekilde ülkeler iç hukuklarında konu ile ilgili düzenleme yapabilmektedirler. Ülkemizde ise suçluların iadesine yönelik, geri verme başlıklı TCK’nın 18. maddesini mülga eden 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu bulunmaktadır.
GİRİŞ
Suçluların iadesi müessesi bir ülkede işlediği suç nedeniyle bir başka ülkeye kaçan suçluların cezasız kalmamasına ve bu suretle adaletin tesis edilmesine hizmet etmektedir. Beynelmilel işbirliği çerçevesinde gelişen suçluların iadesi müessesi, mevzuatımızda TCK’nın geri verme başlıklı 18. maddesini mülga eden 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 10. maddesinde tanımlanmıştır. 6706 sayılı kanunun 10/1 maddesine göre suçluların iadesi “Yabancı ülkede işlenen bir suç nedeniyle hakkında adlî merciler tarafından ceza soruşturması veya kovuşturması başlatılan ya da mahkûmiyet kararı verilen bir yabancı, talep üzerine, soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlandırılabilmesi ya da hükmedilen cezanın infazı amacıyla talep eden devlete iade edilebilir.” şeklinde tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere suçluların iadesi müessesi iadesi talep edilen kişinin rızası hilafına yapılan bir işlemdir1. Ancak idesi talep kişi iade edilmeyi kabul ederse doğal olarak iade işlemi kişinin rızası hilafına olmayacaktır.
Ülkelerin cezalandırma yetkisi bir egemenlik alametidir. Kural olarak mülkilik ilkesi gereği ülke, yargılama yetkisinin bulunduğu sınırlar dahilinde cezalandırma yetkisine haizdir. Ülkemizde TCK’nın 8. maddesi hükmü ile yargılama yetkisinin sınırları çizilmiştir. Bu sınırlar dahilinde işlenen suçlar hakkında cezalandırma yetkisi ülkemize aittir. Mülkilik ilkesinin yanı sıra kabul edilen bazı ilkeler gereği ülkelerin yargılama yetkisi genişlemektedir. Bu ilkeler faile göre şahsilik, mağdura göre şahsilik ve evrensellik ilkesi şeklinde sıralanabilir. Şartları oluştuğu takdirde ülkenin yargılama yetkisi mülkilik ilkesi gereği çizilen sınırları genişlemektedir. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki sayılan ilkeler mülkilik ilkesini tamamlayıcı niteliktedir2.
Ancak bazı durumlarda suçlular, cezalandırılmamak için suç işledikleri ülkelerden başka ülkelere kaçmaktadırlar. Ülkeler böyle durumlarda suçluların cezasız kalmaması ve bazı ülkelerin suçlular tarafından sığınak olarak anılmaması için suçluların iadesi müessesini kabul etmişlerdir. Anlaşılacağı üzere suçluların iadesi müessesi ülkelerin adaleti sağlamak konusundaki ortak fikrine dayanmaktadır ve adaletin tesis edilmesine hizmet etmektedir. Bu müessese sayesinde talep edilen ülke tarafından, iadesi talep edilen kişi, iade talep eden ülkenin talebi üzerine, ceza soruşturması veya kovuşturmanın sürdürülebilmesi ya da verilen mahkumiyet kararının infazı için iade edilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 38. maddesi ve 6706 sayılı kanunun 11/1-a maddesine göre Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere Türk vatandaşları başka bir ülkeye iade edilemez.
Suçluların iadesi beynelmilel ilişkiler dahilinde gerçekleştirilmektedir. Bundan sebeple bir yönüyle beynelmilel hukuku da ilgilendirmektedir. Çünkü suçluların iadesi müessesi ülkeler arası yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Ülkeler mutabık kaldıkları usulde suçluların iadesi işlemini yürütmektedirler. Binaenaleyh ülkeler çok taraflı anlaşmalarla suçluların iadesi işlemini yürütebilirler. Suçluların iadesi müessesi konusundaki çok taraflı anlaşmaya örnek olarak genel bir anlaşma niteliğine haiz 13 Aralık 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi kısaca SİDAS3 gösterilebilir. İki ülke arası konuyla ilgili iki taraflı veya çok taraflı anlaşma bulunmaması halinde iade işlemi beynelmilel teamüller çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir. Ayrıca ülkeler suçluların iadesi konusuna iç hukuklarında da yer verebilmektedir. Ülkemizde suçluların iadesi konusu TCK’nın geri verme başlıklı 18. maddesini mülga eden 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun üçüncü bölümünde 10-22. maddelerinde düzenlenmiştir.
Çalışmamızda suçluların iadesi müessesi için gerekli olan şartları SİDAS ve 6706 sayılı kanunun ilgili maddeleri kapsamında fiile ve faile ilişkin şartlar olarak ayırıp değerlendirecek, sonrasında ise kısaca iade usulüne ve hususilik kuralına değinilecektir.
I. SUÇLULARIN İADESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
A. Fiile İlişkin Şartlar
1. İade Talebine Konu Eylemin Her İki Ülkede Suç Teşkil Etmesi
Suçluların iadesi müessesinin yürütülebilmesi için gerekli olan ilk şart iade talebine konu olan iadesi talep edilen kişinin eylemi iki ülke kanunlarına göre suç olarak kabul edilmelidir. İadenin gerçekleşmesi için gerekli olan bu şarta çifte suçluluk kuralı veya çifte cezalandırılabilirlik ilkesi adları da verilmektedir4. Önemle belirtmek gerekir ki iadeye konu olan fiil ika edildiği sırada her iki ülke kanununa göre suç teşkil etmelidir5.
SİDAS’ın 2. maddesi bu şartı hükme bağlamıştır. Mezkur madde “Gerek iadeyi talebeden tarafın ve gerek kendisinden iade talep edilen tarafın kanunlarınca en aşağı bir sene müddetle hürriyeti selbedici mahiyette olan bir cezayı veya emniyet tedbirini veya daha ağır bir cezayı mucip filler suçlunun iadesini istilzam eder…” şeklinde hükme bağlanılarak, iadeye konu olan eylemin her iki ülke kanunlarına göre de suç teşkil etmesi gerektiğini belirtmiştir. Aynı şekilde iç hukukumuzda 6706 sayılı kanunun 10/2. maddesinde “Talep eden devlet hukuku ile Türk hukukuna göre…” denilmek suretiyle SİDAS’ın 2. maddesindeki hükme paralel olarak bir düzenleme yapılmıştır.
Bu şartla ilgili üzerinde durulması gereken konu talebe konu eylemin her ülke için de suç teşkil etmesinin tek başına yeterli olup olmadığı hususudur. İade talebini değerlendirecek makam, değerlendirmeyi yaparken eylemin hukuki tasnifinin her iki ülke için aynı veyahut benzer olmasını arayacak mıdır? Kanaatimiz sadece suç teşkil etmenin iade talebi için yeterli olmadığıdır. Zira iadeye konu olan fiilin; suçun unsurları, zamanaşımı, ceza muhakemesi bakımından suçun soruşturulabilir veya kovuşturulabilir olması gibi hususlar açısından iki ülke kanununda suç teşkil edebilmesi için benzer olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Benzer düzenleme olmadığı takdirde iade talebine engel teşkil edici durumlar ortaya çıkabilecektir. Örneğin x suçunun soruşturulması ve kovuşturulması iade talep ülkede şikayete bağlanmış iade talep edilen ülkede ise bu işlemler re’sen gerçekleştirilebiliyorsa6; iade talep edilen ülke şikayetin olmaması durumunda ortada bir soruşturma ve kovuşturma olmayacağı için iade talebini reddedecektir. Benzer olarak Yargıtay 1. Ceza Dairesi 25.9.2019 tarihli ve E. 2019/3174, K. 2019/3947 sayılı kararında iade talebe konu olan fiilin her ülke için suç teşkil ettiği hususunu yeterli görmemiştir. Olayın esasına da giren mahkeme hukuki nitelendirme7 ve zamanaşımı8 konularında tespitler yapmıştır. Kanaatimizce suçluların iadesi müessesinin yürütülebilmesi için soyut çifte suçluluk kuralının9 benimsenmesi isabetlidir. Mezkur Yargıtay kararı da kanaatimizi destekler niteliktedir.
2. İade Talebine Konu Eylemin Belirli Bir Ağırlıkta Olması
İade işleminin gerçekleşmesi için iade talebine konu olan eylemin belirli bir ağırlıkta olması gerekmektedir. İadeye konu eylemin niceliği, iade müessesinin kaynağı olan iki taraflı veya çok taraflı anlaşmalar yoluyla belirlenmektedir10. İade konusu eylemin ağırlığının belirlenmesi için sayma ve asgari sınır belirleme şeklinde iki yöntem mevcuttur.
İadeye konu olan eylemin ağırlığının belirlenmesinde kullanılan yöntemlerden birisi olan sayma yöntemi, iadeye konu olacak eylemlerin ülkeler arasında tek tek belirlenmesi yoluyla kullanılan bir yöntemdir. Ancak iade konusu eylemi belirleyen ülkelerin kanunlarında ilgili eylemin hukuki nitelendirmesi her zaman aynı olmadığı için uygulamada sıkıntılar yaşanabilmesi ihtimali vardır11. Oluşacak sıkıntıyı gidermek için ülkeler kazuistik bir anlayışla iadeye konu olacak eylemleri tek tek belirlemelidir. Anlaşılacağı üzere sayma yöntemi uygulamada etkinliği fazla olmayan bir yöntemdir.
Asgari sınır belirleme yöntemi ise iadeye konu olabilecek eylemler için belirli sınırlar koymakta ve bu sınırların üstüne olan eylemler iade işlemine konu olabilmektedir. SİDAS’ın 2/1. maddesi de asgari sınır belirleme yöntemini benimsemiştir12. SİDAS’ın 2/1. maddesi asgari sınır konusunda şüpheli veya sanık olma ya da mahkum olma durumlarında farklı sınırlar belirlemiştir. İadesi talep olunan kişi hakkında henüz bir mahkumiyet kararı verilmemişse yani kişi şüpheli veya sanık konumunda ise iadeye konu olan eylemin her iki ülke kanununda en az bir yıl hürriyeti bağlayıcı nitelikte bir ceza veya güvenlik tedbirini gerektiren bir suç olmalıdır. Sözleşme sadece cezaları değil aynı zamanda güvenlik tedbirlerinin de iade müessesinin konusu olabileceğini kabul etmiştir13. Güvenlik tedbirlerinin kabul edildiği SİDAS’ın 1. maddesinde açıkça beyan edilmiştir. Ayrıca güvenlik tedbirlerinden ne anlaşılması gerektiği hususu da sözleşmenin 25. maddesinde14 düzenlenmiştir15. Bununla birlikte iadesi istenen kişi hakkında bir mahkumiyet kararı verilmişse, bu mahkumiyet kararının iade talebine konu olabilmesi için kesinleşmiş en az 4 ay hürriyeti bağlayıcı nitelikte olması gerekir. Tahdid edilen süreler altına mevcut olan bir eylem için iade talep etmede hukuki bir yarar mevcut olmayacağı için sözleşmede bu eylemlerin iadesinin talep edilmesine engel olunmuştur. İç mevzuatımızda ise SİDAS’ta mevcut olan hükme paralel olarak 6706 sayılı kanunun 10/2. maddesinde “Talep eden devlet hukuku ile Türk hukukuna göre, soruşturma veya kovuşturma aşamasında üst sınırı bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlardan dolayı iade talebi kabul edilebilir. Kesinleşmiş mahkûmiyet kararları bakımından iade talebinin kabul edilebilmesi için hükmolunan cezanın en az dört ay hürriyeti bağlayıcı ceza olması gerekir…” denilmek suretiyle iade talebine konusu olacak eylemin ağırlığına ilişkin düzenlemede bulunulmuştur. Ancak 6706 sayılı kanunun 10. maddesinde güvenlik tedbirlerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır16.
İade talebine konu olan eylemin birden fazla olması durumunda ve bu eylemlerden bazılarının sözleşmede ve kanunda belirlenen sınırların altında kalması durumunda ise SİDAS’ın 2/2. maddesi ve 6706 sayılı kanunun 10/2. maddesinin son cümlesine göre kendisinden iade talep edilen devletin takdirine göre sınırların altında kalan eylemlerin iade talebine konu olması mümkündür. Devletlere mezkur durumda bir takdir yetkisi tanınmıştır. İade talep edilen ülke, sınır altında kalan eylemler hakkında iade talebini reddetmesi halinde 6706 sayılı kanunun 10/4. maddesi kapsamında iade edilen kişi, iade talep eden ülkeye iade edildiğinde reddedilen eylemler hakkında yargılanamayacaktır.
Mali yaptırımı gereken suçlar hakkında da iade talep edilmesi mümkündür. Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 2. Protokolün 1. maddesine göre sözleşmeye taraf olan ülkelerin mali suçlar hakkında iade talep edebilmesini hükme bağlamıştır17. Bu düzenlemeyle birlikte adli para cezasını gerektiren suçlar hakkında da iade talebinde bulunulabilecektir18.
İdam cezasını gerektirecek bir suç dolayısıyla iade talep edildiği takdirde ise ancak SİDAS’ın 11. maddesindeki şartların oluştuğu takdirde iade talebi kabul edilecektir. Mezkur maddeye göre iade talep eden ülke, ülkesinde idam cezasını gerektiren bir suçtan dolayı iade talebinde bulunduğu takdirde kendisinden iade talep edilen ülke tarafından 11. maddeye göre değerlendirme yapılacaktır. Buna göre idam cezasının, iade talep edilen ülkede, iade talebine konu olan suçun idam cezasını gerektirmemesi veya idam cezasının genellikle uygulanmaması ve iade talep eden ülkenin idam cezasını infaz etmeyeceği hususunda teminat göstermesi şartlarının varlığı halinde iade talebi kabul edilecektir. SİDAS’ın 11. maddesi idam cezasının verilmesine engel teşkil etmemektedir19. Sadece idam cezasının infaz edilmemesi ile ilgilidir20. Zaten iade talep eden ülke idam cezasını infaz etmeyeceğine dair yeterli teminat göstermediği müddetçe iade talebi kabul edilmeyecektir. İade talep eden ülkenin gösterdiği teminatın yeterli olup olmadığı hususu kendisinden iade talep edilen ülkeye bırakılmıştır21. Yine 6706 sayılı kanunun 11/1-d. maddesinde iade talebine konu olan suçun ölüm cezasını veya insan onuru ile bağdaşmayacak bir cezayı gerektirmesi durumunda iade talebi kabul edilmeyecektir. Ancak kanunun 11/3. maddesinde ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayacak cezayı gerektiren suçlar hakkında iade talep eden ülkenin cezayı infaz etmeyeceğine dair teminat göstermesi halinde iade talebinin kabul edilebileceğini belirtmiştir. Bu maddeye bakıldığında Türkiye’nin teminat gösterilmesi halinde dahi iade talebini kabul edip etmeme konusunda takdir yetkisinin olduğu anlaşılmaktadır.
3. İade Talebine Konu Olan Suçun Soruşturulabilir ve Kovuşturulabilir Olması
İade müessesinin yürütülebilmesi için gerekli olan şartlardan birisi de iade talebinin konusu olan suçun soruşturulabilir ve kovuşturulabilir olmasıdır. SİDAS’ın 10. maddesine göre iade talebine konu olan suçun ve cezanın, iade talep eden veya iade talep edilen ülke hukukuna göre müruruzamana (zamanaşımına) uğraması halinde iade işlemi gerçekleştirilemeyecektir. Böyle bir hükmün varlığının sebebi dava ve ceza zamanaşımının davayı ve cezayı düşüren sebeplerden olmasıdır. Davanın veya cezanın düşmesi ile birlikte ülkeyle, şüpheli, sanık veya mahkum arasındaki ilişki kesilmiş olacaktır22. Mevzuatımızda da 6706 sayılı kanunun 11/1-c-5. maddesinde iadeye konu olan suçun zamanaşımına uğramasının iade işlemine engel teşkil edeceği hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda ise sözleşmelerde aksine bir hüküm bulunmadığı müddetçe iadenin talep edildiği zamana göre bir tespit yapılmalıdır23. Ayrıca suçun her iki ülke için de zamanaşımına uğraması lazım değildir. İade talep eden veya iade talep edilen ülkenin hukukuna göre suçun zamanaşımına uğraması iade talebine engel teşkil edecektir.
6706 sayılı kanunun 11/1-c-5 maddesine göre iade talebine konu olan suçun affa uğramış olması da iade işlemine engel teşkil etmektedir. İade talep eden ülkece iade talebine konu suç genel affa uğramışsa artık iade işlemi yapılamayacaktır. Binaenaleyh suçun özel affa uğraması halinde iade işleminin yürütülememesi için ya suçu tamamen ortadan kaldırması veyahut suçun geriye kalan kısmının iade talebine konu edilememesi gerekmektedir24. İade talep edilen bakımından ise genel veya özel af nedeniyle iade talebinin reddedilebilmesi için iade talep edilen ülkenin kişiyi yargılama yetkisinin bulunması gerekir. Ancak zaten ülkemizde 6706 sayılı kanunun 11/1-c-4. maddesine göre Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suçun varlığı durumunda iade talebi reddedilecektir. Türkiye, kendisinden iade talep edilmesi açısından aksine beynelmilel bir sözleşme hükmü olmadığı sürece Türkiye’de çıkarılan bir af nedeniyle yargılama yetkisine girmeyen bir suçlu için iade talebini reddedemeyecektir.
İade talebine konu suç için gerekli olan ceza muhakemesi şartları gerçekleşmediği müddetçe de iade işlemi gerçekleşmeyecektir. Çünkü ceza muhakemesi şartları gerçekleşmediği takdirde, suç soruşturulabilir ve kovuşturulabilir bir nitelik kazanmayacağından dolayı ülke suçun takibini yapamayacaktır. Örneğin takibi şikayete bağlı bir suç için şikayet şartı gerçekleşmediğinde suç soruşturulabilir ve kovuşturulabilir olmayacağından dolayı iade işlemi söz konusu olmayacaktır. Lakin önemle belirtmek gerekir ki ceza muhakemesi şartlarının gerçekleşmesi şartı sadece iade talep eden ülke açısından geçerlidir25. Çünkü iade talep edilen ülkenin zaten yargılama yetkisi bulunmamaktadır.
4. İade Talebine Konu Olan Suçun İade Talep Edilen Ülkenin Yargılama Yetkisi Kapsamına Girmemesi
İade talebine konu olan suç, talep edilen ülkenin hukukuna göre mülkilik ilkesi bağlamında ülke sınırları kabul edilen alanlar içerisinde ika edilmişse, SİDAS’ın 7/1. maddesine göre iade talep edilen ülke iadeden imtina edebilir. SİDAS’ın anılan maddesi mülkilik ilkesinin sınırlarını çizdiği yargılama yetkisini hüküm altına almıştır. Sözleşmenin 7/2. maddesi ise “İade talebine sebep olan suç iade talep eden tarafın ülkesi haricinde ika edilmiş ise, ancak kendisinden iade talep edilen taraf mevzuatının, ülkesi dışında işlenen aynı çeşit bir suçun takibine müsaade etmemesi veya talep mevzuunu teşkil eden suç için iadeye cevaz vermemesi halinde iade ret olunabilir.” demek suretiyle, iade talep eden ülke sınırları dışında işlenen suçlar için iade işleminin yapılamamasını; iade talep edilen ülkenin hukukunun, ülke sınırları dışında işlenen aynı çeşit bir suçun takibine izin vermemesi veya iade talebine konu olan suç için iadeye izin vermemesi şartına bağlamıştır. Belirtmek gerekir ki sözleşmedeki durumlar gerçekleştiği takdirde talep edilen ülkenin iade talebini reddetmesi bir zorunluluk arz etmemektedir26. İade talep edilen ülkenin bu konudaki kararı ihtiyari niteliktedir27. Bundan dolayı ülkeler kendi aralarındaki anlaşmalarda ve kendi iç hukuklarında mezkur durumlarda iade talebinin zorunlu olarak reddedilmesi hususunda düzenleme yapabilirler28.
Nitekim ülkemizde 6706 sayılı kanunun 11/1-c-4. maddesiyle birlikte konuya açıklık getirilmiştir. Maddeye göre Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suç için iade talebi reddedilecektir. TCK bağlamında Türkiye’nin yargılama yetkisine giren haller şu şekilde sıralanabilir:
a) TCK’nın 8. ve 9. maddesine göre Türkiye’de işlenen suçlar,
b) TCK’nın 10. maddesi kapsamında ika edilen suç, Türkiye namına görev üstlenen kişi tarafından işlenen bir görev suçu ise,
c) TCK’nın 11. maddesi bağlamında yabancı ülkede işlenen suçun failinin Türk vatandaşı olduğu suçlar,
ç) Suç, Türkiye’ye (TCK madde 12/1) veya Türkiye devletinin güvenliği karşı (TCK madde 13/1-b) işlenmişse,
d) TCK’nın 12/2. maddesine göre yabancı ülkede işlenen suçun mağdurunun Türk vatandaşı ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olması durumunda,
e) TCK’nın 12/3. maddesine göre ise suçlunun iade edilememesi şartı gerçekleştiği takdirde, f) Evrensellik ilkesi bağlamında TCK’nın 13. maddesi kapsamına giren bir durumun varlığı halinde, Türkiye’nin yargılama yetkisi bulunduğundan dolayı iade talebi reddedilecektir.
5. İade Talebine Konu Olan Suçun İadeye Engel Nitelikte Olmaması
İade talebine konu olan bazı suçlar suçluların iadesi müessesinin işletilmesine engel teşkil etmektedir. Suçlunun iadesine engel bir suçun varlığı halinde iade talep eden ülkenin talebi iade talep edilen ülke tarafından kabul edilmemektedir. Geri vermeye engel olan durumlardan birincisi SİDAS’ın 3/2. ve 6706 sayılı kanunun 11/1-b. maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu maddelere göre iade talebine konu olan adi suçun failinin ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasî görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması hallerinde iade işleminin gerçekleşmesi mümkün değildir.
Düşünce suçlarının iade talebine engel teşkil etmesi 6706 sayılı kanunun 11/1-c-1. maddesinde hükme bağlanmıştır. Doktrinde ise düşünce suçunun ne olduğu yani düşünce suçunun tanımı tartışmalı bir nitelik arz etmektedir. Zira ceza hukuku politikası gereği kişilerin düşünceleri dış dünyaya yansımadığı müddetçe bir cezanın konusu yapılamamaktadır. Bu sebeple düşünce suçu denildiği takdirde esasen düşüncenin açıklanması suretiyle işlenen suçlar anlaşılmalıdır29. Buradan hareketle TCK’da bulunan halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suçu ve suçluyu övme, kanunlara uymamaya tahrik gibi suçlar düşünce suçu kapsamında değerlendirilebilecektir30. Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki düşünce suçları ile ilgili SİDAS’ta bir düzenleme bulunmamaktadır.
SİDAS’ın 3/1. maddesi “İade talebine sebep olan suç kendisinden iade talep edilen tarafça siyasî bir suç veya böyle bir suç ile murtabit fiil olarak telâkki edildiği takdirde suçlu iade edilmeyecek.” demek suretiyle ise siyasi suç ve siyasi suçla murtabit (bağlantılı) suçları iadesine izin vermemiştir. Mezkur madde siyasi suçların iade işlemine engel teşkil ettiğini belirtmekle birlikte hangi suçların siyasi suç kapsamına dahil olduğunun belirlemesini kendisinden iade talep edilen ülkenin hukukuna bırakmıştır31. Ancak siyasi suçun ne olduğu konusunda ne ülkeler ne de doktrin mutabık olmadığından dolayı ülkeler arası anlaşmalar suretiyle siyasi suçların ne olmadığı belirlenmektedir32.
Siyasi suçların ne olduğu hususunu ikili bir ayrıma tabi tutarak incelemek mümkündür. Bu ayrımdaki ilk başlığı tam siyasi suçlar oluşturmaktadır. Tam siyasi suçları, devletin anayasada mevcut olan özelliklerine ve yine anayasada belirtilen siyasi haklara karşı işlenilen suçlar oluşturmaktadır33. İkinci başlık olan nispi siyasi suçlar ise failin sübjektif durumuna göre suçu siyasi bir saikle işlediği durumlarda ortaya çıkmaktadır34. Nispi siyasi suçları da murtebit (bağlı) ve muhtelit (karma) siyasi suçlar şeklinde iki başlık altında incelemek mümkündür. Murtebit (bağlı) siyasi suçlar siyasi suç yanında ika edilen adi suçları ifade etmektedir. Murtebit siyasi suçlara yaygın olarak verilen örnek meclise baskın yapmak için silah satan mağazanın yağmalanması örneğidir35. Muhtelit siyasi suçlar ise adi nitelikte bir suçun siyasi saikle işlenmesini ifade etmektedir. Örneğin bir ülkenin başındaki bir kişiye suikast düzenlemek muhtelit siyasi bir suç teşkil etmektedir.
İade talebinin siyasi bir suçun varlığı halinde reddedilmesi durumunda iade talebini reddeden ülke söz konusu kişi kendi ülkesinde de yargılayamayacaktır. Aksi halde, yani siyasi suçtan dolayı iade edilmeyen suçlunun iade etmeyen ülke tarafından yargılanması durumunda iade talep eden ülkenin yargılama yetkisine bir müdahale söz konusu olacaktır. Bu durum uluslararası hukuka aykırılık teşkil edecektir. Fakat yurtdışında işlenen siyasi bir suçtan ötürü Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir durum söz konusu olduğunda TCK’nın ilgili maddelerine göre yargılama yapılabilecektir. Siyasi suç veya siyasi suçla murtabit olan suçlar arasında değerlendirilebilecek suçlardan bazıları beynelmilel toplum tarafından siyasi suç olarak kabul edilmemekte ve iade işlemine konu olabilmektedir36. Bu nitelikte olan suçlardan birisi SİDAS’ın 3/3. maddesine göre ülke başkanlarının ve ülke başkanlarının aile üyelerinin hayatına karşı (Belçika Kuralı) kasıtlı işlenilen suçlar oluşturmaktadır. Maddede de belirtildiği üzere bir ülke başkanına ve ülke başkanının aile üyeleri olan bir kişiye karşı kasten yaralama veyahut kasten adam öldürme suçlarını ika edenler siyasi suçlu olarak telakki edilmeyip iade işlemine konu olabilecektir37. Benzer bir düzenleme Alman hukukunda da bulunmaktadır. Alman hukuku, kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs veyahut bu fiillere iştirak edilmesi halinde iade talebinin kabul edilebilir olduğuna hükmetmiştir38.
Terör tanımsal olarak “…baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler.”39 şeklinde ifade edilmektedir. Esasen tanımdan da anlaşılacağı üzere terör fiilleri devlete karşı işlenmektedir. Ancak teröristlerin işledikleri suçların kişilerin temel hak ve hürriyetlerine doğrudan müdahalede bulunması sebebiyle beynelmilel toplum terör suçlularının cezalandırılması gerektiği konusunda ortak bir görüşte birleşmeye başlamıştır. Açıkçası bir teröristin suçu ika ettikten sonra başka bir ülkeye kaçıp siyasi suçlu sıfatının arkasına saklanmak suretiyle yargılanmadan kurtulması adalet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Ülkeler de terör suçlularının yargılanması gerektiği hususuna önem vermekte ve konu ile ilgili sözleşme yapmaktadır. Yapılan sözleşmelerde40 terör fiillerinin iade işlemine engel oluşturmayacağı ve cezalandırılmaları gerektiği hüküm altına alınmıştır41.
İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan büyük insanlık kıyımlarından sonra ülkeler soykırım ve insanlığa karşı suçlar hakkında ortak bir hareket alma düşüncesine girmiştir. Bu doğrultuda 9.12.1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Jenosidin Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşme” kabul edilmiştir. Sözleşmenin 7. maddesiyle soykırım suçlarının siyasi suç olarak değerlendirilmeyeceği hüküm altına alınmıştır42. SİDAS’a ek 1. Protokolün 1/a. maddesi ise anılan sözleşmede belirtilen suçların siyasi suç olarak nitelendirilemeyeceği kabul edilmiştir43. Sonuç olarak soykırım suçu ve insanlığa karşı suçlar ülkeler tarafından siyasi suç olarak telakki edilmeyecek ve bu suçlar dolayısıyla iade işlemi gerçekleştirilebilecektir.
6706 sayılı kanun da SİDAS’ta mevcut olan düzenlemelere paralel olarak 11/1-c-1. maddesinde açıkça siyasi ve siyasi suçla bağlantılı suçlar hakkında iade talebinin kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrası “…iade talebinin dayanağını teşkil eden fiilin bütün unsurları, özellikle işleniş şekli, suçun işlenişinde kullanılan araçların veya ortaya çıkan sonuçların ağırlığı dikkate alınarak fiil siyasî suç olarak kabul edilmeyebilir…” demek suretiyle yukarıdaki açıklamalar kapsamındaki hallerin siyasi suç sayılmayacağı hakkında bir hüküm ortaya koymuştur. Yine 11. maddenin 2. fıkrasının son cümlesi soykırım ve insanlığa karşı işlenilen suçların siyasi suç olarak kabul edilmediğini açık ve net bir biçimde belirtmiştir.
Askeri suçlar, askeri menfaatler için asker kişilerce ika edilen ordunun işleyiş ve düzenini ihlal eden fiiller olarak kabul edilmektedir44. SİDAS’ın 4. maddesi ise “Cezaî hukuka göre suç teşkil etmeyen askerî suçlar dolayısıyla iade işbu Sözleşmenin tatbik sahası dışındadır.” demek suretiyle esasen sırf askeri suçların suçluların iadesi müessesi kapsamı dışında tutulduğu belirtmiştir. Askerlikten kaçmak gibi esasen ülkelerin ceza kanunlarında bulunmayan ancak askeri ceza kanunlarında bulunduklarından dolayı cezalandırılan fiillerdir. Bu fiiller sözleşmede bahsedilen suçlardır ve bu suçlar suçluların iadesi müessesinin kapsamı dışında tutulmuştur. Ayrıca sırf askeri suçlar sadece asker kişiler tarafından işlenebilmektedir. Bundan dolayı ülkelerin ceza kanunlarında bulunan ya da askeri ceza kanunlarının genel ceza kanuna atıfta bulunduğu örneğin askeri malzemeleri çalmak gibi herkesin işleyebileceği suçlar hakkında iade işlemi gerçekleşebilecektir. 6706 sayılı kanunun 11/1-c-2. maddesi de açıkça sırf askeri suçlar hakkında iade taleplerinin kabul edilmeyeceğini hükme bağlamıştır.
SİDAS’a ek 2. Protokolün 2. maddesinin değiştirdiği SİDAS’ın 5. maddesi “Vergi, resim, kambiyo ve gümrük mevzularında işbu Sözleşmedeki şartlara tevfikan suçluların iadesi, ancak her suç veya suç kategorisi için bu hususun Âkid Taraflar arasında kararlaştırılmış olması halinde mümkündür.” demek suretiyle sözleşmeye taraf olan ülkeler arasında mali suçlar sebebiyle iade işleminin yapılabilmesini kabul etmiştir. Maddeye göre iade talebine konu olan vergi, resim, gümrük ve kambiyodan kaynaklanan suçlar kendisinden iade talep edilen ülke tarafından da aynı nitelikte bir suç kapsamında değerlendiriliyorsa ülkeler arası iade işlemi gerçekleştirilebilecektir45. Şunu da belirtmek gerekir ki mevzuatımızda bulunan 6706 sayılı kanunda mali suçlar hakkında bir düzenleme mevcut değildir46.
6. İade Talebine Konu Olan Suç Hakkında İade Talep Edilen Ülkede Karar Verilmemiş Olması
İade talebine konu olan suç hakkında iade talep edilen ülkenin yetkili makamları tarafından nihai karar verildiği vakit SİDAS’ın 9. maddesine göre iade talebi reddedilecektir. Buna karşılık iade talep edilen ülkenin yetkili makamları iade talebine konu olan suç hakkında takibat yapılmamasına veya sürdürülen takibatın son verilmesine karar verirse sözleşmeye göre iade talep edilen ülke iade talebini reddedebilecektir. Bu hususta sözleşme iade talep edilen ülkeye bir takdir yetkisi tanımıştır. Sözleşmeye böyle bir hüküm konulması non bis in idem (aynı fiilden iki kez yargılama olmaz) ilkesinden kaynaklanmaktadır47. Ülkemiz mevzuatında ise 6706 sayılı kanunun 11/1-ç. maddesi sadece Türkiye’de söz konusu suç hakkında mahkumiyet veya beraat kararı verilmesi halinde iade talebinin reddedileceği hakkında bir düzenleme bulunmaktadır.
B. Faile İlişkin Şartlar
1. İadesi İstenilen Kişinin Vatandaş Olmaması
İade işleminin gerçekleştirilebilmesi için iadesi talep edilen kişinin talep edilen ülke vatandaşı olmaması gerekmektedir. Ülkelerin kendi vatandaşlarını koruma gereksinimi ile ortaya çıkan bu kural beynelmilel sözleşmelerde ve ülkelerin iç hukuklarında kendisine yer bulmaktadır48. SİDAS 6. maddesinde vatandaşın iade edilebilirliği hakkında taraf ülkelere bir takdir yetkisi tanımıştır. Buna göre sözleşmeye taraf olan her ülke kendi vatandaşını iade etmeme hakkına sahiptir. Ancak sözleşme vatandaşını iade etmeyen ülkeye 6/2. maddede “Kendisinden iade talep edilen taraf tebaasını iade etmediği takdirde, talep edilen tarafın isteği üzerine, mahal varsa adlî takibat yapılabilmek üzere meseleyi alâkalı makamlara intikal ettirmelidir.” demek suretiyle vatandaşı ile ilgili yapılacak işlemler için iade talebine konu olan olayı gerekli makamlarına göndermesini düzenlemiştir.
Ülkemiz ise SİDAS’ta kabul edilen vatandaşın iadesi ile ilgili takdir hakkını, 6706 sayılı kanunun 11/1-a. maddesinde Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olmanın gereklilikleri saklı olmak kaydıyla vatandaşın iade edilmeyeceği hususundan yana kullanmıştır. Kanuna göre vatandaşın iade edilmezliğinin tek istisnası Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olmanın gereklilikleridir49. Anayasamızın 38/12. maddesinde de 6706 sayılı kanunda hüküm altına alınan vatandaşın iade edilmezliği kuralı muhteva olarak aynen bulunmaktadır.
Kişinin vatandaşlığının değerlendirilmesi SİDAS’ın 6/1-c. maddesine göre iade talebi hakkında karar verilmesi sırasında olmalıdır. Ülkemizde de iade talep olunan kişinin vatandaşlığının değerlendirilmesi kişinin bulunduğu ağır ceza mahkemesi tarafından yapılacaktır. Kişinin bulunduğu yer tespit edilemediği takdirde bu hususta Ankara ağır ceza mahkemesi yetkili kabul edilmiştir. İade talep edilen ülkede vatandaşlığın değerlendirilmesi sırasında kişinin kendi ülke vatandaşı olup olmadığı göze alınmalıdır50. Bunun dışında iadesi talep edilen kişi başka ülke vatandaşlarının veyahut vatansız kişilerin durumu iade talep edilen ülke bakımından bir önem arz etmemektedir51. Çifte vatandaş olan kişilerin vatandaşlığının birisi iade talep edilen ülkenin ise talep edilen ülke vatandaşı sayılacakları için iade talebi, talep edilen devlet tarafından kabul edilmeyebilecektir. Türkiye bakımından ise vatandaşlığının biri Türk olan çifte vatandaş kişilerin iadesi 6706 sayılı kanunda gösterilen istisna dışında mümkün değildir. SİDAS’ın 6/1-c. maddesi “…talep edilen şahıs kendisinden iade talep edilen tarafın tebaası olarak karar anı ile teslim için kararlaştırılan tarih arasında tanınsa bile…” demek suretiyle iade hakkındaki karar ile iade anı arasında iadesi talep olunan kişinin, iade talep edilen ülke vatandaşlığına geçmesi durumunda, iade talep edilen ülkenin vatandaşın iade edilmezliği kuralını yürütebileceğini öngörmüştür. Türk hukukuna göre iadesi talep edilen kişi, iade hakkındaki karar ile iade anı arasında Türk vatandaşlığına geçerse, Türkiye tarafından kişi iade edilmemelidir52.
2. Orantılılık İlkesi
Orantılılık ilkesi, iade işlemi ile iade edilen kişinin geri dönülemeyecek büyük zararlara uğramaması için 6706 sayılı kanunun 11/4. maddesinde kabul edilmiştir. Maddeye göre; “İadesi talep edilen kişinin, talep tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olması, uzun zamandan beri Türkiye’de bulunuyor olması veya evli bulunması gibi kişisel hâlleri nedeniyle, iadenin kişinin kendisini veya ailesini, fiilin ağırlığı ile orantısız şekilde mağdur edecek olması durumunda iade talebi kabul edilmeyebilir.” Maddedeki şartların varlığı halinde Türkiye iade talebini reddetme hakkında sahiptir. Mezkur kanun hükmü iade işlemini değerlendirecek makama bir takdir yetkisi tanımıştır53.
İade talep edilen kişi yerine daha çok iade işleminin yapılmasındaki fayda ile bağlantısı olsa da orantılılık ilkesi 6706 sayılı kanunun 3/6. maddesinde de kabul edilmiştir. Maddeye göre; “Adlî iş birliği talebine esas teşkil eden suçun ağırlığı ile talebin yerine getirilmesi için sarf edilecek emek, mesai ve masraf arasında açık orantısızlık bulunması veya bir devletin mutat olarak yerine getirmekten imtina ettiği işlemlere ilişkin olması hâlinde, Merkezî Makam talebi geri çevirebilir.”
II. SUÇLULARIN İADESİ USULÜ
Suçluların iadesi müessesi beynelmilel alanda ikili ülke ilişkilerine dayandığından dolayı iade talepnamesi, iade talep eden ülke tarafından diplomatik yolla ikili veya çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde belirlenen makama iletilmelidir. SİDAS’a ek 2. Protokolün 5. maddesi iade talep eden ve iade talep edilen ülke arasında iade talebinin adalet bakanlıkları arasında yazışmak suretiyle yapılmasını öngörmüştür54. 6706 sayılı kanunda ise Türkiye adına iade talebinin iletilmesi gereken yer merkezi makam olarak ifade edilmiş, yine aynı kanunun 2/b. maddesi de merkezi makamın Adalet Bakanlığı olduğu açıkça belirtilmiştir.
SİDAS’ın 12. maddesine göre yazılı ve diplomatik yoldan iletilecek olan iade talepnamesinin bazı özellikleri içermesi gerekmektedir. SİDAS’ın 12/2. maddesinde talepnamenin içermesi gereken özellikler belirtilmiştir. Maddeye göre talepname şu hususları içermelidir: “(2) İade talepnamesine aşağıdaki vesaik eklenecektir.
a) İade talep eden tarafın kanunlarına uygun surette ısdar edilmiş ve infaz kabiliyetini haiz bir mahkumiyet kararının veya tevkif müzekkeresinin yahut aynı tesiri haiz diğer her hangi bir kararın aslı veya tasdikli sureti;
b) İade talebine sebep olan fiillerin işarı. İka edildikleri yer ve zaman hukukî tavsifleri ve bunlara tatbik olunacak kanunî hükümler mümkün olduğu kadar sarih bir şekilde gösterilecektir; ve
c) Tatbik edilecek kanunî metinlerin bir sureti veya bu mümkün değilse, tatbik olunacak hukukun izahı ve ayrıca talep olunan şahsın mümkün olduğu kadar sarih eşkâli ile milliyetini ve hüviyetini tespite yarayacak diğer bütün malûmat.”
Kendisinden iade talep edilen ülke, kendisine iade talepnamesi ulaştığında talepnamedeki bilgileri yeterli görmediği takdirde SİDAS’ın 13. maddesi kapsamında belirli bir süre belirleyerek iade talep eden ülkeden ek bilgi talep edebilecektir. 6706 sayılı kanunun 13. maddesinde de SİDAS’taki düzenlemeye “(1) Merkezî Makam, iade taleplerini inceleyerek, lüzum görmesi hâlinde ek bilgi ve belge talebinde bulunabilir ve gerekli şartları taşımayan talepleri reddeder. (2) Gerekli şartları taşıyan talepler, yetkili ağır ceza mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.” denilmek suretiyle yer verilmiştir. Merkezi makam yani Adalet Bakanlığı, talepnamenin içeriğini yeterli gördüğü takdirde 6706 sayılı kanunun 15. maddesi hükmüne göre talepnameyi iadesi istenen kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderecektir. İadesi istenen kişinin Türkiye’de bulunduğu yer belli olmadığı takdirde ise iade talebine ilişkin karar verilmesi için Ankara ağır cezası mahkemesi yetkilidir. Kendisine iade talepnamesi iletilen Cumhuriyet Başsavcılığı, iade talebi hakkında karar vermesi için ağır ceza mahkemesine 6076 sayılı kanunun 15/2. maddesi hükmü çerçevesinde talepte bulunacaktır.
İade talepnamesinin iade talep edilen ülkenin hukukuna göre incelenip karara bağlanması hususunda adli, idari ve karma olmak üzere üç farklı sistem mevcuttur55. Türk hukukunda ise iade talebinin değerlendirilmesi ve karara bağlanması hususunda karma sistem kabul edilmiştir. Karma sistemde ise iade işleminin gerçekleştirilebilmesi için hem adli makam hem de idari makam tarafından iade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair karar verilmesi gerekmektedir. Bu husus 6706 sayılı kanunun 19/1. maddesinde şöyle hüküm altına alınmıştır: “(1) Ağır ceza mahkemesince iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi hâlinde, bu kararın yerine getirilmesi, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet Bakanının teklifi ve Cumhurbaşkanının onayına bağlıdır.”
Kendisinden iade talebi hakkında karar vermesi beklenen ağır ceza mahkemesi, en başta SİDAS’a ek 3. Protokolde yer verilen rızaya dayalı yahut basit iade usulü hakkında iadesi istenen kişiye bilgilendirme yaparak iadeye rızası olup olmadığı sorulmalıdır56. İadesi istenilen kişi iadeye rıza gösterdiği takdirde ülkemizde 6706 sayılı kanunun 17. maddesi hükmü çerçevesinde süreç ilerleyecektir. Bu süreç 17. maddede şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Kişi, iadeye rıza göstermesi hâlinde normal iade usulü uygulanmadan talep eden devlete iade edilebilir. (2) Ağır ceza mahkemesince kişiye, Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen haklarıyla birlikte rızaya dayalı iadenin mahiyeti ve hukukî sonuçları anlatılır. Kişiye rızaya dayalı iade usulünü kabul edip etmediği sorulur. (3) Mahkeme, kişinin rızaya dayalı iade usulünü kabul etmesi üzerine bu Kanun ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşma hükümlerine göre iade talebinin kabul edilebilir olup olmadığına karar verir. Bu karara karşı itiraz yoluna başvurulabilir. Kararın kesinleşmesi hâlinde iade evrakı Merkezî Makama gönderilir. (4) Rızaya dayalı iade usulü uygulanarak verilen iade kararının yerine getirilmesi, Merkezî Makamın onayına bağlıdır.” İadesi istenilen kişi, iade edilmeye rıza göstermediği takdirde mahkeme, iade şartlarını ve Türkiye’nin taraf olduğu beynelmilel sözleşmeleri dikkate alarak iade talebi hakkında bir karar vermelidir57. Ancak mahkeme iade talep eden ülke tarafından gönderilen bilgileri yeterli görmediği takdirde uygun bir süre içerisinde iade talep eden ülkeden ek bilgi talep edebilecektir. 6706 sayılı kanunun 18/4. maddesi ise “(4) Mahkemenin kararına karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruları üç ay içinde sonuçlandırır. Kararın kesinleşmesi hâlinde iade evrakı karar ile birlikte Merkezî Makama gönderilir.” diye belirtmek suretiyle mahkemenin iade talebi hakkındaki kararına itiraz edilebileceği ve kesinleşen kararların merkezi makama gönderileceğini hükmetmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki iade talebi, iade talep edilen ülkeye ulaşmadan önce de SİDAS’ın 16. maddesi ve 6706 sayılı kanunun 14. maddesi çerçevesinde iadesi istenen kişi geçici olarak tutuklanabilecektir. Geçici tutuklamanın yapılabilmesi için iadesi istenen kişi hakkında iade talep eden ülkede bir mahkumiyet hükmü ya da yakalama emri veya tutuklama kararının verilmesiyle birlikte bunların geçici tutuklama talebinde belirtilmesi gerekmektedir58. Türk hukukunda geçici tutuklama talebi hakkında karar vermeye görevli makam sulh ceza mahkemesidir. Bununla birlikte iade talebi hakkında karar verecek olan ağır ceza mahkemesi, 6706 sayılı kanunun 16/1. maddesi hükmü çerçevesinde iadesi talep edilen kişi hakkında yargılamanın her aşamasında CMK hükümlerine göre koruma tedbirlerine başvurabilecektir59.
Ağır ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda, iadesi talep edilen kişi hakkında mahkeme, “iade talebinin reddine” veyahut “iade talebinin kabul edilebilir olduğuna” karar verecektir. 6706 sayılı kanunun 18/4. maddesine göre mahkemenin vermiş olduğu karar temyiz edilebilir. Yargıtay temyiz başvurusunu üç ay içerisinde karara bağlamak zorundadır. Kararın kesinleşmesiyle birlikte iade hakkındaki dosya ve karar birlikte Adalet Bakanlığı’na gönderilir. Mahkeme iade talebini reddettiği takdirde artık iade işleminin gerçekleşmesi mümkün değildir60. Lakin iade talebinin kabul edilebilir olduğu yönünde mahkeme bir karar verirse iade işleminin gerçekleşmesi 6706 sayılı 19/1. maddesindeki şarta bağlıdır. Maddeye göre; “(1) Ağır ceza mahkemesince iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi hâlinde, bu kararın yerine getirilmesi, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet Bakanının teklifi ve Cumhurbaşkanının onayına bağlıdır.” Cumhurbaşkanının da iade işlemini onaylaması durumunda artık iadesi istenilen kişi iade talep eden ülkeye iade edilebilecektir. İadesi istenilen kişi, hakkındaki iade talebinin kabul edilmesi kararına karşı idari yargıya başvurarak iptal davası açabilir61. Nihai olarak Adalet Bakanlığı, 6706 sayılı kanunun 19/2. maddesi dahilinde iade talebi hakkındaki kabul veya ret kararını, iade talep eden ülkeye ve iadesi istenilen kişiye bildirmek zorundadır.
İadesi istenilen kişi hakkında aynı suçtan dolayı farklı ülkelerin iade talebinde bulunması mümkündür. Ortaya çıkacak böyle bir durumun varlığını da öngören SİDAS, konu ile ilgili 17. maddede bir düzenleme yapmıştır. Sözleşmenin 17. maddesine göre kendisinden iade talep edilen ülke, suçun ağırlığı ve işlendiği yeri, iade taleplerinin ulaştığı tarihleri, iadesi istenen kişinin uyruğunu ve başka bir ülkeye iade imkanının olup olmadığı gibi hususları dikkate alarak talep hakkındakini kararını takdir edecektir62. 6076 sayılı kanunda da konu ile ilgili düzenleme 10. maddenin 3. fıkrasında bulunmaktadır. 10. maddenin 3. fıkrasına göre ise iadesi istenen kişi hakkında birden fazla ülke tarafından iade talebinde bulunulduğu zaman, merkezi makam, suçların ağırlığı ve işlendikleri yerleri, iade taleplerinin geliş sıralarını, kişinin vatandaşlığını ve başka ülkeye iade edilme ihtimallerini dikkate alarak iade taleplerinden hangisinin öncelikli olarak işleme alınacağına karar verecektir.
Türkiye’nin bir başka ülkeden iade talebinde bulunmasının şartları hakkında 6706 sayılı kanunda bir düzenleme yapılmıştır. 6706 sayılı kanunun 22. maddesine göre Türkiye’nin iade talebinde bulunmasının şartları şu şekildedir: “(1) Soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlandırılabilmesi ya da verilen mahkûmiyet kararlarının infazı amacıyla yabancı bir ülkede bulunan ve hakkında yakalama emri veya tutuklama kararı verilen kişinin Türkiye’ye iadesi, adlî merciler tarafından istenebilir. (2) Üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı kişinin iadesi talep edilebilir. Kesinleşmiş mahkûmiyet kararları bakımından iade talebinde bulunulabilmesi için hükmolunan hapis cezasının en az dört ay olması gerekir. İadesi istenen kişinin birden fazla suçu bulunması hâlinde, bunlardan bazılarının cezası belirtilen sürelerin altında olsa dahi birlikte iadeye konu edilebilir. (3) Merkezî Makam tarafından uygun görülmesi hâlinde talep, yabancı devlete gönderilir. Ancak, aşağıdaki durumlarda Merkezî Makam iade talebini yabancı devlete göndermeden reddedebilir:
a) Talebin, iade için gerekli şartları taşımaması.
b) Ceza infaz kurumlarında geçirilecek süre dikkate alındığında, iade yoluna başvurulmasının kişi yararı ve kamu yararı arasında açık bir orantısızlığa sebep olması.
c) Türkiye’nin millî güvenliğinin veya uluslararası ilişkilerinin zarar görme ihtimalinin bulunması.
(4) Türkiye’ye iadesine karar verilen kişinin üçüncü ülkelerden transit geçişi ve teslim konusunda, uygun olduğu ölçüde 20 nci ve 21 inci maddelerde yer alan hükümler uygulanır.”
Türkiye’nin bir başka ülkeye iade talebinde bulunması halinde iade işlemine ilişkin esas ve usuller, varsa iki ülke arasındaki beynelmilel sözleşmelere göre belirlenecektir63. Ancak Türkiye’nin iade talebinde bulunduğu ülke, mümkün olduğu ölçüde 6706 sayılı kanun hükümlerini de dikkate almalıdır64.
III. SUÇLULARIN İADESİNDE HUSUSİLİK (ÖZELLİK) KURALI
Suçluların iadesi müessesi için önemli olan ilkelerden birisi hususilik (özellik) ilkesidir. Bu ilkeye göre iade talep eden ülkeye iade edilen kişi sadece iade talebinde belirtilen suçlar hakkında yargılanacak veya verilen ceza infaz edilecektir65. Hususilik kuralı suçluyu iade eden ülkenin iradesini korumayı amaçlayan66 genel bir beynelmilel hukuk kuralıdır67. Hususilik kuralı ile ilgili düzenlemeler SİDAS’ın 14/1. maddesi ve 6706 sayılı kanunun 10/4. maddesinde düzenlenmiştir.
Hususilik ilkesine iade talebinin konusu olan suç hakkında yargılama yapıldığı sürede ilgili suçun vasıfları değişebilmektedir. Söz konusu ihtimal gündeme geldiği zaman SİDAS’ın 14/3. maddesi dikkate alınmalıdır. Mezkur maddeye göre yargılama sırasında değişen suçun vasıfları iadeyi mümkün kılıyorsa yargılamanın yapılıp karar verilmesi gerekir. Aksi takdirde suçlunun iade edildiği ülkenin yargılamaya son vermesi gerekmektedir. Ayrıca hususilik kuralı suçlu kişinin iade edilen ülkede yargılanıp beraat ettikten veya cezası infaz edildikten sonra iade işleminden önceki bir suç nedeniyle üçüncü bir ülkeye iadesini de engellemektedir68. SİDAS’ın 15. maddesi, bahsedilen hususta kişinin üçüncü bir ülkeye iade edilmesi için iade eden ülkenin iade işlemine izin vermesi gerektiği hüküm altına almıştır. Yine aynı maddeye göre kendisinden iade talep edilen ülke, üçüncü bir ülkeye iade etmek isteyen ülkeden konu ile ilgili bilgi isteyebilecektir.
İade talebine konu olan suçlar dışındaki başka suçlar hakkında iade edilen ülkede işlem yapılmasını nehyeden hususilik kuralının iki istisnası bulunmaktadır.
İstisnalardan birincisi SİDAS’ın 14/1-a. maddesinde belirtilen iade eden ülkenin talebinde bulunmayan suçlar hakkında iade edilen ülkeye muvafakat göstermesidir. Ancak iade eden ülkenin muvafakat göstermesi halinde kişi hakkında işlem yapılabilecektir. Belirtmek gerekir ki muvafakatin aranacağı durumlar kişinin iade edilmeden önceki suçlarına ilişkindir ve iade işlemi sonrasındaki suçlar hakkında muvafakat gerekmemektedir69.
İstisnalardan ikincisi ise SİDAS’ın 14/1-b. maddesinde belirtilen durumdur. Maddeye göre iade edilen kişi, kesin olarak hürriyetine kavuştuktan sonra 45 gün içerisinde iade edildiği ülkeyi terk etmediği veya terk ettikten geri döndüğü durumda, iade talebinde bulunmayan diğer suçlar için de hakkında işlem yapılabilecektir.
SONUÇ
Suçluların iadesi müessesi, yabancı bir kişinin işlediği suç sebebiyle bir başka ülkeye kaçarak soruşturma ve kovuşturmadan ya da cezadan kurtulmasını engellemektedir. Beynelmilel işbirliği çerçevesinde gelişen bu müessese, suçluların cezasın kalmamasına binaenaleyh beynelmilel adaletin sağlanmasına hizmet etmektedir. Suçluların iadesi her ne kadar ceza hukukunu ilgilendiren bir müessese gibi gözükse de ülkeler arası işbirliği esasına dayandığı için beynelmilel hukuku da ilgilendirmektedir. Ülkeler aralarında suçluların iadesini gerçekleştirebilmek adına iki taraflı veya çok taraflı sözleşmeler akdetmektedirler. Suçluların iadesinin şartları ve iade talebinde izlenecek usul bu suretle belirlenmektedir. Bu hususta çok taraflı sözleşme olarak 13 Aralık 1957 tarihli Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi bulunmaktadır. Aynı şekilde ülkeler iç hukuklarında konu ile ilgili düzenleme yapabilmektedirler. Ülkemizde ise suçluların iadesine yönelik, geri verme başlıklı TCK’nın 18. maddesini mülga eden 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu bulunmaktadır.
Suçluların iadesinin şartları ve iade işleminde uygulanacak usul hakkındaki sorular SİDAS ve ülkemizde iç hukuk kuralı olarak 6706 sayılı kanun üzerinden cevaplanmaktadır. Ancak uygulamada ülkeler arasında iki taraflı sözleşme veya çok taraflı sözleşme bulunsa dahi suçluların iadesi konusunda bazı sebeplerden ötürü (siyasi sebepler veyahut iade talebine konu suçun hukuki nitelendirilmesinin farklı yapılması gibi) anlaşmazlıklar çıkabilmektedir. Keza iade talep eden ülke ile iade edilen ülke arasında suçluların iadesine yönelik sözleşme bulunmaması halinde genel uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde iade işlemi yürütülebilmektedir. Ülkeler arası sınırların gün geçtikçe kaybolduğu günümüzde tüm ülkelerin kabul edebileceği suçluların iadesine yönelik azami şartların belirlendiği yeni bir çok taraflı sözleşmeye ihtiyaç vardır. Dünyadaki tüm ülkelerin söz konusu sözleşmeye taraf olması düşük bir ihtimal olsa da günümüz şartlarına uyarlanacak çok taraflı bir sözleşmeye ülkelerin birçoğunun taraf olması sağlanmalıdır. Sözleşmeyi imzalamayacak ülkeler için ise belirlenecek olan azami şartların, yaygın ülke davranışıyla teamül niteliği kazandırılarak uygulanması için çaba sarf edilmelidir. Böylelikle beynelmilel alanda mutabık olunan suçluları cezasız bırakmamak suretiyle adaletin sağlanması fikrine bir adım daha yaklaşılmalıdır.